Paylaş
Dilimizle, esprilerimizle, tüm ciddiyetimizle ötekileştirdiğimiz, ikincil konuma yerleştirdiğimiz, cinsiyetçi küfürlerle her an hırpaladığımız kadına, “bayan” adını koyarak inceltiriz yaklaşımımızı...
Dün yazımda değindiğim gibi bir köşede “kadınlar” vardır, öteki köşede “hanımlar”.
Onları, -bize göre- en ufak hatalarında, sendelemelerinde o köşeden bu köşeye savurmaya da bayılırız.
“Sahnelerimizin hanımefendi sanatçısı”, bir bakarsınız anında “yuva yıkan fettan kadın” olmuş medyada...
* * *
Kibarızdır ya, “hanım hanımcık” köşelerle, sayfalarla sesleniriz kadın okura.
“Bakın” deriz, “Bu ‘size özel’ hazırladığımız kadın sayfası/köşesi...”
“Nelerden hoşlandığınızı, nelere ihtiyaç duyduğunuzu belirledik, size uygun nasihatlerimizle birlikte bu sayfayı hazırladık, ev işinden artakalan zamanlarınızda okuyunuz”...
Sonra, “Bu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi, ortada su şişesi” misali, devam ederiz tekerlemeye.
“Eviniz eviniz güzel eviniz”de en basit tarifiyle Kadınbudu Köfte’yi nasıl yapacağınızı anlatırız. (Yoksa, bir TV kanalının bu “ayıp”ı düzelten leziz buluşuyla, Kadınbudu yerine ‘Pirinçli Köfte’ mi demeliydim)
Bir “erkek”le ilk buluşmada nasıl giyinmeniz gerektiğini, ne konuşacağınızı, neleri sormanız, nasıl oturup-kalkmanız gerektiğini, hatta neler yiyeceğinizi anlatır başka bir uzman.
“Erkek”iniz sizi aldatıyorsa, bunun ipuçlarını, sizi aldattığını nasıl anlayacağınızı da yazdırırız uzmanlara...
Sonra da “Dert Köşesi”nde gazınızı alırız:
“Kızım otur, erkektir geçer, iki çocuğunla boşanma”...
Üstüne terapiyi de magazin haberleri yapar:
“O güzelim Demi Moore’u, Julia Roberts’i, Jenifer Lopez’i bile eşleri aldatmış...”
* * *
Kadın medyada da, ekranlarda, dizilerde de “iyi anne, ideal eş” kalıbında sunulur ve öyle onaylanır çoğu kez.
Bu şablona uymayan kadınlar ya etiketlenir, dışlanır ya da toplumsal puanı “erkek gibi kadın” balansıyla yükseltilir.
“Kadın köşesi” gibi sunulan böylesi konular, örneğin erkek ya da kadın herkesin hevesleneceği yemek tarifleri, merak uyandıran, gülümseten mevzular, aşk, evlilik, cinsellik gibi alanlar hiç mi ele alınmamalı?
Elbette hayır.
Hayata değen ne varsa medyanın konusudur elbette. Ötesi , “okur”unun olduğu da ortada...
Ama burada bu işin “nasıl”ı; “dil”, “üslup”, “bakış açısı”, “içerik” filan giriyor ki devreye, o yaman meseleye de yarın değinmeye çalışacağım.
Paylaş