WILLIAM L. Randall’ın, “Bizi ‘Biz’ Yapan Hikayeler”ini okumadım.
Ancak yazılarında kelimeleri melodisiyle, anlattıklarını “hikayesi” ile veren hukukçu, yazar Mithat Sancar’ın o kitaptan aktardığı iki cümle hep belleğimde kalacak: “Her birimizin sahip olduğu en değerli şey, benzersiz kişisel hikayemizdir. Hikayemiz varlığımız için gereklidir, tıpkı bir incinin istiridye için gerekli olması gibi...”
Sancar Ankara’nın da geçmişinde “sahici hikayeler” olduğunu, ama bugünün “kurmaca Ankarası”nın onlarla bir alakasının olmadığını yazıyor. Başkalarının hikayelerinin yasaklandığını, bastırıldığını, insanların “incisiz istiridye”lere dönüştürülmek istendiğini... Ve yazısının yoluna, yolunun sık düştüğü Ayrancı Antika Pazarı’ndan devam ediyor. “Pazarın Ankara’ya inat alabildiğine sahici” olduğunu vurguluyor.Porselen kahve fincanları, Çekoslovak yapımı kehribar sigara ağızlıkları, Ermeni ustaların parmaklarından süzülmüş savatlı gümüşten işlemeleri, Anadolu’nun isimsiz veya ismi silinmiş zanaatkarlarının hikâyelerini anlatan muhtelif madenden ufak eşyaları, hatıralı çakmaklarıyla.... O pazara her ay Bursa’dan gelen Ahmet’i, Karslı İbrahim Usta’yı, dostlarını okuruyla da tanıştırıyor.
O satırları okurken daha önce bir yazımda aktardığım, “Emek semt pazarı”nda yaşanan “sahici” bir hikayeyi hatırladım. O pazara ta uzaklardan, memleketin doğusundan gelip de, tanımadıkları yaşlı bir kadına “oğulluk” yapan pazarcıları... “Uzaktan gelen dostlar yakın dostlardır” der ya, Çin Atasözü... Oydu benim, o yazımdaki “hikayem”.
Sancar’ın sık uğradığı, bir fincanın, bir çakmağın temasında “hikayesi”nin izini sürdüğü öylesi mekanlar yok denecek kadar az artık. Oysa onlar hikayeleriyle, hatıralarıyla kentin “hafıza mekanları”. Bazen o pazara giden sokağın bizzat “ismiyle” de... Oysa sokakların bile isimleri değiştirildi. Misal, her mevzu açıldığında yazdığım Angora Sitesi’nde... Sevdalı Patika, Taşplak, Öykülü, Sırvermez, Sakız Hanım, Akşam Simidi gibi hepsi bir “hikaye imkanı” taşıyan sokak isimlerini değiştirmeye kalktı Büyükşehir. Yargıdan döndü, belki “topluca”, abartılı bir girişim olduğu için. Ama asıl nedeni, o sokaklarda yaşayanların “incisine tutunan istiridye” misali, gücünü fark etmesi ve yargı yoluyla kullanmasıdır. Sahi, kişisel hikayemizden sahici, değerli, benzersiz başka ne var ki...