Hoş kalın

ESKİDEN, yatılı misafirler daha çok olurdu sanırım.

Haberin Devamı

Bizim öyleydi en azından.

"Misafir misafiri istemez, ev sahibi ikisini de..." filan denir, yatılı misafir kıyametin büyüğü olarak görülebilir de...

Benim için hiç öyle değildi, çocukluğumda.

Üstelik çek-yat henüz icat edilmemiş olmasına rağmen...

Evin havası değişirdi birden.

Ortak oyunlar, sohbetler, kahkahalar kalmış hep aklımda.

Ve yatağımın konuğa verilmesiyle, benim yer yatağına -keyifle, mutlulukla- "terfi" etmem. Yer yatağı fedakarlık değil ayrıcalık gelirdi bana, farklı konumu/konforuyla...

Yatılı misafirler gittiğinde birden boşalırdı ev.

Sesleri, nefesleri, kahkahaları giderdi.

Hüzün kaplardı içimizi.

Annemin arkalarından su döktüğünü, ağladığını hatırlarım.

* * *

Tekel işçileri de gittiler.

Haberin Devamı

İki buçuk ayın ardında topladılar, ayaza serdikleri yataklarını...

Yataklarını, yorganlarını, yastıklarını kadın sığınma evine vermişler.

O yastıklarda yeni düşler görecek başka insanlar.

Belki umutlu düşler...

Ne kadar varsa, eşyalarını da dağıtmışlar ihtiyaç duyanlara.

Kalan odunlarını da...

Ellerinde kırmızı karanfillerle Sakarya esnafını dolaşıp, helallik/gönül almışlar.

Onlar da, alkışla, "Esnaf tekel işçileriyle gurur duyuyor" sloganıyla uğurlamış direnişçileri.

* * *

Tekel işçileri bizim yatılı misafirimizdi.

Tam 79 gün, 78 gece yattılar Sakarya'da...

Açık olsun yolunuz.

Hakkınızı helal edin, yine bekleriz.

Haklarınızı alamazsanız, 1 Nisan'da Ankara baharına, eylem meydanına.

Alırsanız, gezmeye, dolaşmaya...

Yazarın Tüm Yazıları