Paylaş
Joel-Ethan Coen’in yönettiği “İhtiyarlara Yer Yok (No Country for Old Men)” filmindeki ihtiyarın, Tommy Lee Jones’un dudaklarından dökülür bu cümle...
Belki hikaye-rüya anlatıcılarına dair anılarım henüz ihtiyarlamadığı için, bu esaslı cümleye pek katılmıyorum.
* * *
Eskiden rüyalar sadece görenler değil, rüya anlatıcılarını dinleyenler için de ilginçti.
Yaşantıları(nı) öyküye dönüştürenler, gördüklerinden/duyduklarından hikayeler kuranlar anlatırlardı, uzun uzun.
Bazen rüyalarını da, bir hikaye, bir masal imkanı olarak paylaşırlardı meclislerinde...
Dinlerdik keyifle.
Anlattıkları hikayenin neresinin düş, neresinin kurmaca, ne kadarının gerçek olduğunu fazla da önemsemeden…
Aslolan hikaye anlatıcılığıydı çünkü...
Aslolan rüyalardı.
* * *
Misal, arkadaşlığımızın neredeyse “ömründen uzun” olduğu Reha Mağden...
Herşeyi hikaye eder, öykülerdi.
Ordu’daki fındık bahçesini, Sivas’taki sardunyayı, Ankara’daki Bülbül Ötüşlü Kanarya Yarışması’nı, Burgaz’daki iki kediyle, bir köpeği...
Fındık bahçesinde tutkulu bir aşk, sardunyada bir ibadet, kanarya yarışmasında bir diğerkamlık, kedilerde bir ayaklanma imkanı bulur, anlatırdı.
Paylaşacağı şey de çoktu belli ki, paylaşacağı insan da...
Asıl onlar mı azaldı?
* * *
Reha, rüyalarını da hikaye eder, yazardı:
“Annem öldüğünde on gün evden çıkamadım ve kimseyle görüşmedim; ev halkı da dahil... Kimsenin yüzünü görmeye tahammül edemiyordum.
Sonra bir süre yalnız yaşadım. Çok çileliydim. Bir gece annem çıktı, inanın rüya değildi, uyanıktım, geldi, yüzü bembeyaz, kefenden yeni çıkmış gibiydi, “gel oğlum,” dedi “gidelim.”
Az daha gidiyordum. Nasılsa bir telefon çaldı, arayan. annemin en sevdiği küçük bacısı Semiha’ydı. Bana güzel sözler söyledi de ben annemle gitmemiş oldum.
Ama, “Bu ne iş, hocam?” dedim kendi kendime.
Annem rüyalarımda benimle kavga ediyor artık, neden bilemiyorum.
Halamsa, geçen gece rüyamda sürekli olarak bana ‘onbir’ dedi. Bu neydi, bunu da anlamadım. Sayıların ‘sırrı’nı anlatan bir kitaba baktım, vaziyet hiç olumlu görünmüyordu...”
(Antik çağ filozoflarından süzülen astro-numerolojide, 11 sayısı “ruhsal yetenekleri bazen aşırı uçlara kayabilen, farklı bir üslup ve yol izleyen ama bununla kendini kabul ettirmeyi başaran insanlar”ı temsil edermiş. Reha’nın rüyası da, belki kendini anlatıyordu …)
Genelde “tersine çıktığı” varsayılan rüyaların belki de hayata doğrudan yansıdığı tek alan “soru”lardır.
Rüyada sorulan, uyandıktan sonra da “soru” olarak kalan mevzular.
Yarın devam edeceğim.
Paylaş