Hafıza mekanı

Haberin Devamı

PERŞEMBE günü manşetimizdi.
Ulus’taki Akman Boza ve Pasta Salonu kapanıyor.
Tam 75 yıllık bir Ankara markası...
Kapanma nedeni, “Ulus’un artık bitmesi” gibilerinden üç kelimeyle özetlenebilir.
¡¡¡
Pastanenin üçüncü kuşaktan sahibi Alper Akman’ın muhabirimiz Hande Başpınar’a kapatma kararını hatta “mecburiyeti”ni anlatırken kurduğu bazı cümleleri aktarmak istiyorum:
“Bulunduğumuz işhanında pek çok ofis, dükkan ve çarşı bomboş.
Ulus’ta doğru gitmeyen bir şeyler var.
Ulus’un potansiyelinde çok ciddi bir azalma var ve 2013’ün sonunda kamu kurumlarının taşınmasıyla bu sorun iyice artacak. 2014’te Ulus’un halinin nasıl olacağını çok merak ediyorum.
Ankara’nın meydanı da, şehrin rengi de yok.”
Anlattıkları, fazla yorum gerektirmiyor sanırım.
¡¡¡
Düşhekimi Yalçın Ergir’in, Ankara’nın tarihine tanıklık eden Avukat Halil Hulusi Makaracı ile söyleşisinde de vardır Akman:
Muharrem Akman, Arnavutluk’tan göç ettikten sonra önce seyyar olarak, ibrikle “Hani ya boooza?” diye seslenerek satar bozasını. Yanında demirhindi, şıra da dolaştırırlar.
Sonra kardeşi Vahap Akman ile birlikte açarlar Akman Boza Salonu’nu.
Ergir Makaraca’nın hazırladığı uzun listeden, Akman’ın komşularından bazılarını da sıralar kitabında:
“Yahya Kemal’in her Ankara’ya gelişinde mutlaka uğradığı İstanbul Pasta Salonu ve Çay Evi, Bonomo Hırdavat, Menekşe Kumaş, hırdavatçı Aron Araf, Atatürk’e ayakkabı yapan kunduracı Haim Kohen, yeşil zeytini ilk defa orada gördüğü Ankara’daki ilk mandıra Bursa Pazarı, Süslen Manifatura, Apa Kundura, Rehber Mağazası, Yüz Bir Çeşit Ayakkabı, Kuyumcu Zeynel, İnci Terlik, Akalın Kundura, Eyüp Sabri Tuncer Kolonya, Singer Dikiş Makinaları Kumpanyası, Akasya Tuhafiye, Foto Rıdvan (Kırmacı), dondurmanın vejetalin yağıyla yapılarak ilk defa kesilerek satıldığı Akalın Pasta Salonu, Akba Kitabevi, Hacı Bekir, Osman Nuri...”
¡¡¡
Geçmişin “Kül Sokağı”nda, nostaljik tatların peşinde değilim.
Değişime “endişeli” yaklaşan, bir “ah-vah” da değil meramım...
Çünkü “nostalji”nin insanın akıllanmasına değil, uslanmasına kaldırım döşediğini düşünürüm.
“Us”u bugünden, yarından koparan, iç geçirten “hayal cennetleri”, hatta zamanla yeniden üç boyutlu hale getirilen, yeniden üretilen “film kareleri” yarattığını...
Sevmem nostaljinin o mazbut hallerini, bari zihnim “eşkıya” olsun isterim.
Sadece bir dönemin “hafıza mekanları”ndan söz etmek istedim.
Ve bir kentin kimliği açısından, “hafıza mekanları”nın önemini, yeniden hissetmeyi, belki hissettirmeyi...

Yazarın Tüm Yazıları