LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
ATATÜRK Lisesi’ni birlikte bitirirler.
Harçlıklarını biriktirir lise boyunca.
Mezun olunca birlikte Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’e giderler:
"Biz yurtdışında okumak istiyoruz."
Bakan Yücel, "Arkadaşını gönderirim ama seni gönderemem. Oğlum olduğun için dedikodu olur" yanıtını verir.
Bunun üzerine Can Yücel biriktirdiği parayı da arkadaşı Gazi Yaşargil’e verir.
Yaşargil yurtdışına gider ve dünyaca ünlü bir beyin cerrahı olur.
Ve bir oğlu olduğunda ismi bellidir artık:
Can...
* * *
Doçentlik sınavına girerken, askerlik celbi gelir Yaşargil’e.
Gidemeyince Türk vatandaşlığından çıkarılır.
Yıllar sonra Turgut Özal’ın girişimiyle yeniden vatandaşlığa alınır.
En yakın arkadaşı Can Yücel ise Özal seçimleri kazanınca attığı tekme ile hem televizyonu, hem de ayak parmağını kırar.
* * *
Can Yücel ölümünün 9. yılında anılıyor.
Bir röportajında "Valla ben kendimi tanısam size de anlatayım. Tanımıyorum, parça parça biliyorum" diyordu.
Sol gözü rahatsız olduğu için taktığı kara korsan bandıyla söyleşiye katılan Yücel, şunları söylüyordu:
"Gözüm açık yaşamak istiyorum.
Ondan dolayı boyuna gözümle uğraşıyorum.
Tabi Eşber (Yağmurdereli) kadar usta değilim bu konuda.
Gözüm açık olarak bütün duyularımı harekete geçirmek istiyorum.
Ben 7 yaşında, 70 yaşında gibi hissederdim kendimi.
70 yaşında da 7 yaşında gibi hissediyorum.
Bundan dolayı iş karışık...
Belli bir yaştan sonra insanda çocuklaşma demeyeyim de, dünyaya çocuk açısından, çocuk gibi bakma ihtiyacı doğuyor.
Zaten bazı şeyler de ancak çocukça anlatılabilir geliyor bana."
Doğru, bazı şeyler ancak çocukların gözüyle anlatılabilir.
Ve anlaşılabilir, ancak onların gönül gözüyle...
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yazarın Tüm Yazıları