ANKARA Hürriyet’e gönderilen “yakınma iletileri”nin içinde konut sorunları herzaman ağırlıklı bir yer tutar.
Toplu konutlarda, sitelerde şikayetler hiç bitmez. Çoğu da haklıdır. Ve bana her zaman Halil Cibran’ın 100 yıl önce “ev” hakkında yazdığı satırları hatırlatır: “Eviniz sizin büyümüş gövdenizdir. Güneş altında büyür ve gecenin sessizliğinde uyur. Üstelik düşsüz de kalmaz. Sorarım size evleriniz düş görmüyor mu? Ve düşünde kentten çıkarak korulara gitmiyor mu? Tepelere tırmanmıyor mu? Evleriniz bir yarayı örten parlak bir perde değil, gözünüzü koruyan bir gözkapağıdır. Siz ölülerin canlılar için yaptığı mezarlarda oturamazsınız.” * * * Kenti, bazı semtleri, mahalleleri, sokakları kuşatan beton yığınlarına baktığımda, sadece Cibran’ı değil, eski Çin imparatorlarını da hatırlıyorum. Hani İmparator öldüğünde, o zalim gelenek gereği onunla birlikte “canlı canlı” gömülen muhafız alayını... Bir çok binada, bu diri diri gömülme hali var sanki. Burun buruna, sırt sırta, omuz omuza, estetikten yoksun apart-zindanlar. Önleri, sonradan garaja dönüşecek göstermelik bir avuç çimenle kel. Balkonları ardiye... * * * Ayrıca Demetevler örneğindeki gibi bir çok yerde eski beton yığınları, deprem yönetmeliğine göre standart dışı. Yıkılsa gerçekten Cibran’ın sözleri kehanete dönüşecek, toplu mezar olacak hepsi. * * * “Eviniz gövdenizdir” diyor ya Cibran. “Evleriniz, sizden artakalan beton iskeletler, hurda demir yığınlarıdır” diye yazacak ileride tarih. Eğer üç-beş satır ayırırsa...