“Ev” çiçeği yetiştirmek

İSTER salon çiçeği densin, ister ev bitkisi, saksı çiçeği...

Ben en çok Benjamin ile Sardunya’yı severim.
Ancak Sardunya’yı ayrı tutmak gerektiğini de bilirim.
Çünkü en mütevazılarından da olsa, ne saksı çiçeğine indirgenecek kadar “evcil”dir Sardunya, ne de ev bitkisi deyip geçecek kadar uysal ve “mevsimsiz”...
Yeşil bir daldır, kırarsın ortasından... Taşlı-tozlu da olsa toprağına değdiğinde hiç nazlanmadan boy atar.
Kollarını göğe açar, güneşi-ışığı çağırır ve kısa sürede havai fişeklenir “rengahenk” çiçekleri...
Güneş gider, kış gelir... O hala direnir, renginde...
* * *
Benjamin ise “dağlı-ovalı” akrabalarından ayrı düşmüş, o nedenle yaprakları nasırsız, dallları naif ama yeşili sıkı bir “ağaççık” gelir bana... Sıyırın dişinizle, yaprağı çayır tadındadır.
Biraz “muhallebi çocuğu” olsa da, görmeyi severim onu hayatımın bir kıyısında...
Size şimdi iki Benjamin’den söz edeceğim.
Biri evimde, diğeri gazetedeki odamda...
Evin Benjamin’ine “ebeveyn özeni” gösterdim desem, yerindedir.
Saksısını ferah tuttum öncelikle, çiçekçiden özel elenmiş, havadar, karışımı zengin toprağı ekledim.
Doğrudan güneş görmeyen, pencereden-balkondan sert hava akımının uğramadığı bir kuytuya yerleştirdim.
Kışın az suladım, oda sıcaklığında su kullandım.
Sararan yaprağını ayıkladım, dallarını düzenledim.
Konuşmadım onunla ama bakışımı da üzerinden eksik etmedim.
Olmadı, büyümedi, benim istediğim gibi yetişmedi evdeki Benjamin.
Her fırsatta yaprağını döktü. Yerini değiştirdim, vitamin desteği filan... Olmadı, çırılçıplak kaldı bir köşede...
Sakınan göze çöp mü battı, onun “tabiat”ına, “huy”una-“su”yuna çok mu müdahale ettim... Bir şey “yetiştirmek” isteyip de başarılı olamayan çoğu insan gibi tam bilmiyorum.
* * *
Gazetede odamdaki Benjamin ise boyumu aştı, tek tabanca “koru” oldu, dalları, gür yaprağı-yeşiliyle...
Kurumsal hizmet babından arada bir sulandı. Baktım durumu hep iyi, hep büyüyor, hep gür.
Ben de ellemedim, kendi “tabiat”ı ile kalktı, bu işin altından...
“Çiçek yetiştirme”den, Başbakan’ın “nesil yetiştirmek” örneğine atlamak, kolaycı bir benzetme, “organizmacı” bir yaklaşım gibi gelebilir.
Öyle değil elbette ama içimden öyle geldi... Yarın devam edeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları