Paylaş
DÜN hem gazetemizde, hem Ankara Hürriyet internet sitemizde yayınladık.
Okurumuz Diş Hekimi Hayri İnan 2008 yılından beri her mayıs ayında, dünyada sadece Gölbaşı’nda yetişen Sevgi Çiçeği’nin “hal”ini kare kare görüntülüyor.
Sevgi Çiçeği 4 yıl önce Gölbaşı Hacıhasan Köyü’ndeki Devlet Opera ve Balesi’ne (DOB) ait araziye halı gibi yayılmış.
(Ki, “Sevgi”nin, opera-baleye ait arazide boy atması, orayı sevmesi, bünyesine uygun görmesi, bir şehir efsanesi, sanki gülün bülbüle aşık olması gibi bir hikaye imkanı bana göre)
Ancak bu yılın mayıs ayında o arazide bir tane bile yok!
Çevredeki tarlalarda ise Sevgi Çiçeği sadece “bir kaç tane”....
“Sevgi”nin neden yeşerdiği, neyle büyüdüğü, ömrünün nasıl uzadığı üzerine kelam etmek bile müşkülken, “çiçeği”ne dair tavsiyede bulanabilecek uzmanlıkta değilim elbet.
Ancak ortada, bu çiçeğin bu mayısa kadar her yıl boy attığı bir arazi var. Devlet tarafından DOB’a tahsis edilmiş bir arazi...
DOB Sevgi Çiçeği’nin oradaki varlığı ortaya çıktığı andan itibaren, tel örgüyle çevirdiği o araziye bir çivi çakmadı.
Ve uzmanı, etkilisi/yetkilisi olmadığı için gösterebileceği tek şeyi, yani “sevgi”yi gösterdi.
Yazımın ardından dün DOB Genel Müdürü Rengim Gökmen ile görüştük.
Sevgi Çiçeği’nin yaşayabilmesi için araziyi devretmeye hazır.
DOB için Dekor ve Kostüm Atölyesi olarak kullanabileceği, fonksiyonu, ulaşımı makul bir arazi yeterli...
Yani Sevgi Çiçeği bu yıl ortada yok, ama durum aslında ortada.
Öncelikle bu arazi devralınacak.
Ardından, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı mı olur, Orman Bakanlığı mı... Dünyada sadece Gölbaşı’nda yetişen bu çiçek gerçek anlamda, ilgiyle/bilgiyle korumaya alınacak.
Artık hiç emek vermeden elde ettiğimiz, doğanın bize bahşettiği bu “ödül”ü korumak, yaşatmak için bir şeyler yapmanın zamanı geldi, geçiyor.
Ki, Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Boşgelmez, Gölbaşı Koruma, Geliştirme Derneği Başkan Vekili İsa Ömercan başta olmak üzere bir avuç gönüllü yıllardır uyarıyor. Mücadele ediyor.
Sevgi Çiçeği’ni uzaktan değil, yakından, sahiplenerek sevmenin zamanıdır.
Eğer yitirirsek, sonradan bunun insan-doğa ilişkisinde, insan adına bir büyük utanç ve “sevgisizlik” olduğunu algılamamız ve tarihe öyle kayıt düşmemiz sorumluluğu hafifletmeyecektir.
Paylaş