Denizsiz kent iyidir

BU şehirde muhteşem olan tek şey, denizinin yokluğudur.

Gerisi yalan...
Hani “başkent” olması da bir imtiyaz(dı) da, şimdilerde bahçıvansın biberin yok, başkentsin haberin yok.

Aslolan, yokluğudur denizin.
Denizi olmadığı için, insanlar yüzünü denize değil, her daim ve hala birbirine dönmek zorundadır.
Efkarlandıysan, solduysan, bozuksan, şehre sırtını döneceğin ve dalıp gideceğin bir denizin olmaması iyidir bazen.
Denize çok bakarsan, onun gibi olursun sonra...
“Divane aşık gibi” türküsü, sana, senin için yazılmış gibi gelir.
Dalgasında, mavisinde kaybolursun.

Yıllar önce okumuştum, en güzel Onur Mat yazmıştı denizsizliğini Ankara’nın:
“Yüzünüzü denize verdiğinizde arkanızı dönersiniz insanlara. Bu yüzden, ancak deniz şehirlerinde yalnız kalabilir insan, denize kalır ve kendine... Ankara mı? Bakacak tek şey insan yüzleridir.
Otobüslerde, dolmuşlarda, parklarda, insanların yüzlerine bakılarak kurulur hayaller. Çünkü bir deniz yoktur, insanlara sırtınızı dönüp seyredebileceğiniz.
Yalnız kalamazsınız, denize kaçamazsınız. Bu yüzden insan ilişkileriyle varolur Ankara’da.
Bu yüzden insanlar kırıp dökmeye cesaret edemez birbirini kolay kolay. Ama belki de her yokuşun sonunda deniz çıkacakmış gibi olan bu şehirde kurulan deniz düşleri, denizin kendisinden daha mavidir.
Kuğulu Park’ta bir kadın ağlıyor. Garson, hiç bir şey sormadan masaya bir mendil bırakıyor...”

Biliriz ki, “denizi ilk kez gören bir çocuğun” gözleri, her gün gözünü denize açan hayallerden derindir.
Ve bu bozkır kenti, geldiği bu “beton”, bu kimliksiz hal ile hala övünebiliyorsa eğer, bu biraz da denizsizliğinin yarattığı şefkatle, merhametle filan ilgidir.
Gölbaşı, Eymir tüm rantlamalara, göz dikmelere rağmen hala kuru(tul)madıysa, bu da esasen denizin yokluğundan...
Hem deniz olsaydı Ankara’da, bunca zaman yitirilen şeylerin arasına koskoca bir deniz de eklenirdi...
Biz de ağlaşırdık ardından, içdeniz gibi.


Yazarın Tüm Yazıları