LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Usulca, uzunca...
Aşağı Çavundur'a, Çubuk 2'ye uzanan menzilde, hoş saatler geçirdim.
Ancak "kaymak tabaka asfaltlı" protokol yolundan sola saptığımda, tam zıttı bir manzarayla karşılaştım.
Harap, hatta kazaya davetiye çıkartan bir asfalt karşıladı beni.
Neyse ki, Büyükşehir baştan aşağı yenileyecekmiş yolu.
* * *
Ki yol hayati; Çubuk'un gerçekten "farklı lezzet olanakları"na rahatça ulaşabilmek için.
Turşuları anlatmayacağım, ünü de, tadı da malum zaten.
Perşembe ve haftasonları pazar kuruluyor Çubuk'ta.
Ama her gün yol kenarındaki tezgahlarda da, bir lezzet tablosunun malzemeleri uzanıyor.
Mini mini salatalıklardan başlayın mesela.
Tadın; sebze değil, meyve...
"Sensin hıyar" deyin, o körpe salatalığa o adı koyana.
Ve kurun sofranızı.
İnce-uzun dilimleyin salatalığı, aldınız ince yeşil biberi, içi-dışı bir domatesi.
Üstüne dere otu, duvak gibi. Ve sızma yağ, biraz nar ekşisi, uyarına düşerse bir nebze fesleğen.
Bir de cacık yapın aynı salatalıktan.
Süzme yoğurt, az sarımsak, sızma yağ ve sadece dereotuyla...
Nane, pul biber, maydanoz filan sakın ha, o körpe rayihanın ayarıyla oynamayın!
* * *
Vişne de alın Çubuk'tan.
Şöyle büyük, çukur bir cam tasa koyun vişneleri.
Üzerini de tümüyle kapatacak "iyi su" ile doldurun, musluktan değil.
Deepfreeze koyun, donsun iyice.
Yemekten bir süre önce çıkartın, geniş bir tabağa ters çevirerek boşaltın buz tutmuş kütleyi.
İçinde kızıl vişneler yüzen o yarım dünya şeklindeki kalıbı...
Eridikçe birer birer "koparsın" buz kütlesinden konuklar, tatsın yemek boyunca serin vişneyi.
* * *
Taze fasulye de götürün evinize, yol kıyısındaki tezgahlardan.
Sakın "Ayşe kadın" aramayın. Fatma, Hatice, Kadriye kadın; hepsi Çubuk'tan, Çavundur'dan bahçeden.
Düdüklüde bile pişirseniz, çayır kokar mutfağınız.
Bir kısmını da, Karadeniz usulü dible yapın mesela; prinç, soğanla... (Var internette bir sürü tarifi)
Koyun buzdolabına turşu misali, meydan okuyun mevsimlere.
* * *
Çubuk'tan semizotu da alabilirsiniz.
Yapın, lor ya da çökelekle salatasını...
Sıralayın sofraya tümünü, oturun manzaranın karşısına.
Ve Edip Cansever'in dizesi gelsin, iyiliğinize:
"Ben Ruhi Bey /Nasıl olan Ruhi Bey
Daha daha nasılım.
İyiyim iyiyim..."