Paylaş
Evinden deli gibi fırlayan adam, “Dostumu öldürdüm abi! Sakla beni...” der Sait Faik’e.
O da paltosunun cebini gösterir, adam girer cebine saklanır.
Seslenir cebine, “İsmin ne senin?”. Adam, “Hidayet” der.
“Neden öldürdün, Hidayet?”:
“Seviyordum be abi!...”
* * *
Sait Faik’in çok sevdiğim “Öyle Bir Hikayesi”ndeki bu satırlarla artık geçinemiyorum.
Oysa o öyküyü okuduğum yıllarda, bir süre ben de saklardım herhal dostunu “çok sevdiği için” öldüren Hidayet’i.
Şimdi saklamam.
Ne cebime sığar, ne yüreğime...
Çünkü her gün karşımda lanetli bir oksimoron, iki zıt kelimeyi bir araya getiren “sevgi, aşk terörü” dedikleri bir şey var artık.
İşlediği suça arlanmadan, “Çok seviyordum hakim bey” diye sığınacak yer, sığacak kılıf, “hafifletici nedenler” arayan, bazen de bulan katiller var.
* * *
“Çok sevdiği” için karısını, sevgilisini döven erkekleri izliyoruz, “kadın” programlarında.
Yine “çok sevdiği için” dayağa (kendi deyimiyle bir-iki
tokada) katlanan kadın ünlüleri de...
Sonra ünsüzler “ünleniyor”, gazetelerin 3. sayfalarında, ekranlarda:
“Çok seviyordum abi...”
* * *
Ankara’da bir kolejin 10. sınıf öğrencileri arasında, aşk üzerine bir anket yapılmıştı.
“Aşık olduğunuz kişi için yapabileceğiniz en çılgınca şey nedir?” sorusunu da yöneltmişler...
En çok “Ölmek” yanıtını vermiş öğrenciler.
Yani aşk ile ölüm kelimeleri ankette de yan yana gelmiş.
Oysa aşk yaşama imkanıdır.
* * *
Bu iki sözcüğün yanyana geldiğinde oluşturduğu cümleleri, biliyoruz hepimiz.
Arabeskin “her dalından” biliyoruz.
Müziğinden, filminden, hatta “Benimle evlenir misin” türü yarışmalardan...
Aşk ve ölüm kelimeleriyle kurulan cümleleri ezberledik biz.
Oysa aşk, ezber bozmalı.
* * *
“Sevgi” ve “ölüm”ü aynı cümlede, ölümüne kuran metinleri de yeniden düşünmek gerek.
Aşkı illa ölümle “taçlandıran” efsaneleri...
İster Leyla ve Mecnun olsun, ister Romeo&Juliet.
Aşkın bedeli, -kavuşsan da kavuşmasan da- yaşanarak ödenir.
Ne başkasını öldürerek, ne de kendini...
O kadar!
Paylaş