ÇEVRE ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun “Herşeye burnunuzu sokmayın” heyheylenmesi, koca burnunu cesurca ama zarifçe herşeye sokan Cyrano De Bergerac’ı da getirmez mi akla?
Onun ünlü “burun tiradı”nı... Belki en veciz karşılık da, orada, satır aralarında gizlidir. “De Valvert: Burnunuz ne kocaman! Cyrano: Evet, pek kocaman! Hepsi bu mu? Bu kadarı az mösyö, halbuki neler neler bulunmaz söylenecek. Mesela bak, hoyratça: Burnum böyle olsaydı, mutlaka dibinden kestirirdim. Dostça: Yana yatmaz mı burnun, senden evvel davranıp kadehine batmaz mı? Tarifle: Burun değil, coğrafyada böylesine dağ denir, dağ değil, yarımada! Mütecessis: Acaba neye yarar bu alet? Makas kutusu mudur, divit midir izah et! Zarifane: Kuşları sevdiğiniz besbelli! Yorulmasınlar diye yavrucaklar, temelli bir tünek kurmuşsunuz! Pür neşe: Birader, şu koskocaman burnunla tütün içince, komşu ‘yangın var’ demiyor mu? Müşfik: Yaptırın ona küçücük bir şemsiye, yazın fazla güneşten rengi solmasın diye! Nobran: Zaten bilirim, sen misafir seversin, bu, şapka asmak için ne mükemmel bir icat! Şairane: Ey burun! Bütün cihana inat, seni baştan aşağı nezle etmeye kadir tek rüzgar bulunamaz, karayel istisnadır! Hazin: Bir de kanarsa, Kızıldeniz, ne bela! Hayran: Lavantacıya ne mükemmel tabela! Safiyane: Abide ne günleri gezilir? Köylü: Vış anam! Bu ne? Bilmem guş mu balıh mı? Yoksa tohuma gaçmış salatalıh mı? Sivri akıllı: Bunu tombalaya koymalı! Kim elinden kaçırmak ister böyle bir malı? (...) olsaydı biraz nükte, biraz malumatınız, işte karşıma geçip bunları sayardınız. fakat sizde nükteden eser yok zerre kadar, neyleyim cenab-ı hak ihsan buyurmamışlar!”