Paylaş
Ben de birlikte yazdığımız “Ankara’nın sözlü tarihi” nedeniyle biraz ara verdiğim yazılarıma, oradan devam etmek istiyorum. Çünkü o dizideki, o diziye hayat veren Emrah Serbes’in romanındaki Ankara da tarihimizin bir parçası.
Ötesi dizi, tepeden tırnağa Ankaralı hikayesi, “yerel ve sahici hayata” yaslanan akıcı anlatımı, diyaloglarıyla dizi piyasasına da “yeni bir bakış”, bir tür “imrenme/etkilenme” getirdi.
Hani köy, ağa, kasaba dizileri -şehirli bir bakış gölgesinde- oldum-olası vardı bir tür yerellik anlamında da, büyükşehirli dizi aleminde İstanbul’dan Ankara’ya sıra gelmiyordu pek.
* * *
Behzat Ç. “Alem buysa kral benim” dercesine, ceket omuzda daldı piyasaya.
Ve sadece Ankaralı’yı değil, her kentin izleyicisini bir anlamda “hemşehri” yaptı aktardığı hayatlarla... Belki “Ankara Ankaralı olmayanlarca sevilmez de, Ankaralı sevilir” şehir efsanesine yakalandı alem. Belki “sokaktaki gerçek insan”ı ve “kaybedenler”i özlemişti.
Ama romanda da, dizide de, oralardan hareketle yazdıklarımda da “kent şovenizmi” aramayın.
Beğeninizi “Ankaralı” ya da “Angaralı” olmakla sınırlayıp, ufuk ayarını, menzilinizi daraltmayın.
Bir de dizileri bir belgesel gibi izleyip, muhalefeti ya da yandaşlığı orada aramayın derim.
Muhalefetin, yandaşlığın keyfini dizi örgüsünde sürmek, bir bölüm sonra senarist marifetiyle keyfinizi kaçırabilir.
* * *
Öte yandan, Behzat Ç.’deki gibi farklı cinsel tercihleri olanlara yönelik ayrımcılık, travesti cinayetleri, kadına yönelik şiddet, karikatüristlere sansür ve baskılar, HES protestoları, nükleer santral tartışmaları, hatta slikosiz hastası işçilerin sorunlarının dizinin eksenine yerleştirililmesi bence önemli. Duyarlılık, farkındalık, sadece seçilmiş kamu spotları ile olmuyor.
Ancak buradan hareketle Behzat Ç.’yi anında “yoldaş” görmek de, Kurtlar Vadisi’nde öldürülen Çakır’a gıyabi cenaze namazı kılmak kadar abesle iştigaldir bana göre.
Badem bıyıklı savcı, Ergenekon çağrışımları filan ekrana gelince, “Behzat da döndü” yazılarına heveslenmek, dizi senaryosuna “çete dökümanı” gibi yaklaşmak ise, daha beteridir.
Diğer yönüyle, “badem bıyıklı savcı” meselesinin Behzat Ç. konsepti açısından eğreti durduğunu düşünüyorum.
O “kare”, dizinin büyükşehir izleyici profilinde tatmin ve Özel Yetkili Mahkeme meselesine iliştirilen güncellik arayışı ise, bir dizi cürmünde bu da ayrı bir tartışma meselesi...
Dilerim yeni sezonda Behzat Ç. de, gündemi, muhalefeti filan takip etmek adına böyle bir “iştigal”e kapı-pencere aralayıp, “cereyan” yaptırmaz.
Ve yarın devam edeceğim, varlık nedeni olan Serbes’in “polisiye roman”ının çok başarılı kurgusundan, hikaye evreninden, sahiciliğinden uzaklaşmaz.
Paylaş