Paylaş
Patavatsız bir dizi kahramanı olan “Meraklı Melahat”in, dilimize bir deyim olarak anında yerleşmesi boşuna değildir.
Rahmetli babaannem “Ölünün şeyinden pamuğu çıkartıp bakar” derdi, “merak”ın dur-durak tanımayan, ama böylesi örneklerde bir halta da yaramayan o haline...
Merak olsun, torba dolsun.
* * *
Şu “online” dünyada şimdi de öyle mi bilemiyorum ama, eskiden etrafı tahta perdeyle çevrilen inşaatların kerestelerindeki budak deliklerinin önünde, “meraklı vatandaşlar” neredeyse gözetleme kuyruğuna girerdi.
Kimi o budaktan hiç bıkmadan temel kazan kepçeyi seyredip iğne deliğinden Hindistan’ı görür, kimi de iki taşı üst üste koyup, dirseklerini tahta perdenin üzerine yerleştirerek inşaatı seyre dalardı.
Al gözüm, seyreyle Salih...
“Hava bedava, bulut bedava, acı su bedava, otomobillerin dışı, sinemaların kapısı, camekanlar bedava”, böylesi meraklar da bedava nasıl olsa...
* * *
Gereksiz ayrıntılara da merakı çoktur insanın.
Antoine de Saint-Exupéry’inin Küçük Prens’i, “büyüklerin merakları”na dair okkalı siteminde yerden göğe haklıdır:
“Büyük insanlar rakamlardan hoşlanırlar. Onlara yeni bir dosttan söz ederseniz, asıl önemli olan şeyleri sormazlar size; hiçbir zaman “Sesinin tonu nasıl? En çok sevdiği oyunlar hangileri? Koleksiyon yapar mı?” diye sordukları olmaz.
“Kaç yaşında? (...) Babası ne kadar kazanıyor?” diye sorar ve yalnızca o zaman onu tanıdıklarına inanırlar.
Büyüklere deseniz ki; ‘Pembe tuğladan güzel bir ev gördüm, pencerelerinde sardunyalar, damında güvercinler vardı…’ Bu evi gözlerinin önüne getiremezler.
Onlara şöyle demek gerekir:
‘Yüz bin franklık bir ev gördüm.’
Bunun üzerine haykırırlar, “Ne kadar güzel ev!”
Komplo teorilerine de merakımız çoktur.
Eskiden öküzün altında buzağı arardık, şimdi olan-biten herşeyin altında bir komplo...
Çünkü siyasi komplolarla dolu bir tarihten, coğrafyadan geliriz.
Ayrıca, herşeyde bir komplo arayanlarla, herşeyde başka bir komplo arayanların mücadelesi olmuştur yakın tarihimiz.
Simitçi ya ajandır, ya terörist, yahut ajan-teröristtir.
Birbirimize düşman olduğumuz için, komplo teorilerimiz, “komplocu”larımız farklıdır.
Ama teorilerin gerçekliğini sorgulamaz, merak etmeyiz. Üstelik bu kadar meraklıyken...
* * *
Merak kötü, gereksiz bir şey değil elbette. Tam tersi... Meraksızlık bir toplumsal hastalığın, duyarlılık, farkındalık yoksunluğunun semptomu olabilir.
Merak etmek, soru sormak, insanı yepyeni, bambaşka yollara-pencerelere, zengin ilgilere, evrenlere götürebilir. Keşiflere, icatlara, yeni algılara...
Merak etmek, soru sormak bazen herşeyden kıymetlidir.
Ve bazen herşey, sorulan bir soruyla başlar.
Ama lüzumsuz (belki edilgen) merak diye de bir şey var.
Her yolu dedikoduya giden, onu üretmek için durma çabalayan meraklar...
Tam bu noktada, “Bana merakını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” demek mümkündür doğrusu.
* * *
Biz insanların merakları böyle, peki ya başka canlıların?
Ona da sonraki yazımda geleceğim.
Paylaş