Paylaş
Bir de Sakarya'da masaların artık dışarı çıkartılması...
Baharın ilk uçurtmasını gördüm geçen gün.
Arabayla İncek yolundan geçerken...
Turuncusu güneş gibiydi, gökyüzünde.
Demek bahar gerçekten gelmiş.
* * *
Bükülmüş telden direksiyonlu, tekerli arabam, tornetim, kızağım, tahta kılıcım, mukavva kalkanım gibi ilk uçurtmam da, "el-ev yapımı" idi.
Hepimizin uçurtması vardı.
Bir A4 kağıt, iki-üç kulaç sicim.
Yani şeytan uçurtması.
Bozkır uçurtmasıydı aslında o.
Denizsiz kentlerin icadı.
Yelkenli gibi "süzülmez" gökyüzünde.
Dümeni yoktur ki yönetilebilsin.
* * *
Bahçelievler Sondurak'taki, Sıhhiye'deki havuza durmadan dalıp çıkan sokak çocuğu gibi, alçalır yükselir, düşer kalkar.
Kıpır kıpırdır.
Ve haşarı ve asi, ki engellenemez bir an için de olsa havalanması.
Çünkü çıtasız!
* * *
Durursa düşer.
Koşarsanız önüsıra, rüzgarını kendi yaratır.
Dalar, yükselir, vurur kendini oradan oraya.
Parçalar kendini yeter ki bir an uçabilsin, öyle hissedebilsin.
Hisseder de...
* * *
Daha aşüftedir, parayla satılan hemcinslerinden.
Bir o yana, bir bu yana...
Ama kontrolü sizdedir. Ya da öyle sanırsınız.
Adı üstünde.
Şeytan uçurtması.
* * *
Sahi siz hangi uçurtmalardandınız?
Paylaş