Paylaş
Ve kendimce unutulmaz, bazı aşk filmlerine...
Birisi de başrollerini Nick Nolte ve Barbara Streisand’ın paylaştığı The Prince Of Tides (Dalgaların Prensi).
Filmde mutsuz bir evliliği olan spor koçunu canlandıran Nolte, psikiyatristi (Streisand) ile aşk yaşar.
Streisand’ın “Karını benden daha çok seviyorsun” sitemine, Nolte’nin verdiği yanıt, unutulmaz fim replikleri arasına girer:
“Hayır... Onu daha uzun zamandır seviyorum...”
* * *
Lina Wertmüller’in, alabildiğince politik Kan Davası filmi de, sarsıcı hikayesi, muhteşem oyuncularıyla aynı zamanda bir “aşk” filmi olarak yerleşmiş belleğime.
Marcello Mastreoanni, dik bakışlı/dik kafalı, entelektüel, aristokrat, zengin bir avukatı canlandırır filmde. Biraz şair, çokça sosyalisttir.
Batılı eğitiminin ardından memleketi Palermo’ya döner ve Sophia Loren’e rastlar.
Duldur, Mastreoanni’nin tersine koyu bir taşralıdır ama tam bir kadındır. Tutulur ona...
Ama Loren’in bir “kırığı” vardır; eli paralı, eli tabancalı, külhan bıyıklı bir mafyöz:
Giancarlo Giannini.
* * *
“Yarattığı” sevdanın peşinden sürüklenir Mastreoanni. Onun çıplak, sobadan islenmiş ayaklarını öpmek ister...
Giannni ile dövüşür.
Sonuçta iki erkek de girer kadının yaşamına... İkisini de sever, ikisine de vefa gösterir Loren. Ve hamile kalır.
* * *
İtalya’da faşizmin kol gezdiği yıllardır. Sosyalist Mastreoanni’nin hayatını kurtarmak için, ülkeyi terk edip Amerika’ya kaçmaya karar verirler.
Palermo Limanı’nda kara gömlekliler ile karşılaşırlar.
Mastreoanni onların insanlara yaptığı zülme dayanamaz, yakasını, bağrını açıp, başını dikip yürür kara gömleklilerin üzerine. Ve haykırır:
“İo socialista... (Ben sosyalistim)”
Giannini rakibini orada bırakıp, sevdiği kadınla uzaklaşamaz.
Mastroanni’yi “delikanlılık”ta yalnız bırakamaz, çeker silahını...
İkisini de vurur kara gömlekliler. Son nefeslerini vermeden Loren iki erkeğin kulağına, ayrı ayrı, yek diğeri duymadan fısıldar:
“Çocuğum senden...”
* * *
Closer (Daha Yaklaş) filmindeki bir cümle ise, aşkın sihrini, sırrını çözmüşcesine güçlü:
“Ona aşığım, çünkü bana ihtiyacı yok...”
Yazının sonunu da bir replikle getirelim:
“Mutlu sonlar, sadece bitmemiş hikayelerde olur”...
Paylaş