Paylaş
Bugün de yazıyorum. Ve kayda/kaale alınıncaya dek, her 6 Mayıs'ta yeniden yazacağım.
Tam 38 yıl önce bugün, 3 genç idam edildi.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan.
Üç arkadaştan ikisi 25, İnan ise 23 yaşındaydı.
İnfazı izleyen Avukat Halit Çelenk'in yıllar sonra açıkladığı korkunç gerçek ise bir-iki gazetenin arşivinde kaldı.
Yusuf Aslan'a Deniz Gezmiş'in idamını izletmişler!
Ardından Aslan'ın idamını Hüseyin İnan'a...
* * *
Zalimliğin bir boyutu, gencecik arkadaşlara birbirlerinin idamını izlettirmek.
Diğeri ise, birazdan sehpaya çıkacak gencecik iki insana, nasıl öleceklerini göstermek:
"Bakın, seyredin, siz de böyle çırpınacak, kasılacak ve öleceksiniz..."
Deniz'in can vermesi 25 dakika sürmüş.
O 25 dakikayı izlerken, o iki genç ne düşündüler/neler yaşadılar acaba?
Ve bu nasıl bir insanlık durumudur.
Tahayyül edebilir misiniz?
Var mı tarifi, izahı filan...
* * *
Düşünüyorum da...
Zalimliği katmerleştiren, bir insana en yakın arkadaşının idamını mı seyrettirmektir.
Yoksa, birazdan nasıl öleceğini mi göstermek.
İkisi de elbette.
Ama ya en çok, hangisi?
Hangisi daha derinine işler yüreğin.
* * *
Bu sorunun yanıtını, o zalimliği uygulayanlar ya da izlemek zorunda kalanlar vermeli.
Yaşayan tüm ilgililer.
Sehpada o gençleri muayene edip, "Öldü raporu" veren doktor.
Savcı yardımcısı, infaz savcısı, merkez komutanı, askerler, zabıt katibi, gardiyanlar, cellatlar, diğer görevliler, belki bir başkası...
Böylesine hukuk, insanlık tanımaz bir infaz mıydı, 38 yıl önce bugün izlediğiniz, ardından infaz zabıt varakasını imzaladığınız idamlar.
Sahiden, böyle mi oldu?
Paylaş