Yaşar Sökmensüer

Ah o radyo günleri

6 Mayıs 2015
“ALO, alo, muhterem dinleyiciler”...Türkiye’nin “radyo günleri” 88 yıl önce bugünlerde bu anonsla başlamıştı. Hiç kimsede radyo alıcısı yoktu gerçi. (¹) Olsun... Biz de postanenin önüne bir hoparlör koyup ajans haberlerini öyle dinlettik millete.

İlk radyo programları neydi derseniz... O da başka alem.
Kasım 1927’de başlayan Ankara Radyosu’nun evlere şenlik-evlere musiki programı mesela.
Saat 12.30-13.30: Gramofon. 18.00: Riyaseticumhur Filarmoni Orkestrası. Saat 18.40: Gramofon. 19.35: Viyolonsel konseri. Saat 20.10: Haberler ve kapanış.”* * *
O tarihte, henüz bir kaç yıl önce Ankara’ya yerleşen Riyasetiçumhur Filarmoni Orkestrası (yani CSO), maharetini her gün 40 dakika bizzat halkın üzerinde denemiş, “acemiliğini” öyle atmış demek ki.
Ardından bir de 35 dakika viyolonsel.
“Başkent başkent olalı böyle zulüm görmedi” deyişinin o günlerde heyheylendiğini söylerdim ama...Tanıl Bora’nın her aklıma geldiğinde gülümseten Ankara ironisi, kulağımda:
“Timur istilâsı, Büyük Kaçgun ve 1. Cihan Harbi’nden beri yörenin gördüğü en büyük felâket Melih Gökçek’tir.”* * *

Yazının Devamını Oku

Son kuşlar

21 Nisan 2015
BAHARDAN, gitmekten, kaçmaktan açmıştım son yazımda mevzuyu. Kaçmanın, kendine sürgünün ünlü mekanına, adalara geldik. Sait Faik de “çocukluğundan beri ne zaman bir haritaya baksa, gözü hemen bir ada arar”.

O çocukluk düşü müdür, yoksa İstanbul’un iyice abanması mıdır, atar kendini Burgaz Ada’ya.
Ada”sını, 63 yıl önce yayınlanan “Haritada Bir Nokta” hikayesinde anlatır, okuyana yaşatır.
Sait Faik’in adasında köpekler hemen insanların gözlerinin ta içine bakar.
Abalar giymiş, az konuşan bir balıkçı ağır ağır namuslu kulübelerin arasından geçer.
Büyük şehirin sevgisiz, gönül yoran hayatından sonra, “ömrümün sonunu burada kesik bir son nefesle bahtiyar” getirecektir.
* * *
Adayı yaşayacak, tek satır yazmayacaktır.Kağıtsız, kalemsiz, balığa çıkacaktır.

Yazının Devamını Oku

Mevsim bahar olunca...

18 Nisan 2015
İNSANA bazen “Bi gideyim” hali gelir. Bu hal, bir masadan kalkıp gitmek olarak da tezahür edebilir. Bir evden, bir şehirden, hatta bir ülkeden gitmek şeklinde de...

Bazen nereden gittiğin, neyi arkada bıraktığın önem taşır.
Sevgilidir herhal en yamanı; terk edilmişliktir. Yahut terk etmişindir ki, öyle böyle değil.Bazen de nasıl ve nereye gittiğin öne çıkar.
Ki, bu örnekte aklıma denizsiz, ufku flû Ankara’dan İstanbul’a göçenler gelir.
* * *
Bana da gelirdi, bazen gelenler.
Baharda bilhassa...
Bu şehir azmanı olmaktan öte “başkent”e benzemeyen Ankara’da (çakılı)kalmak zordur çünkü.

Yazının Devamını Oku

"Sayın" hitabının gıcık yapma halleri

11 Nisan 2015
SON yıllarda dilimize bir şeyler oldu. Kastım Osmanlıca, özüyle yahut eskisiyle Türkçe, “nbr”li sosyal medya lisanı filan değil. Dildeki “sözde incelme/saygı” hali... Mesela şu “Sayın” meselesi.

Hemen her hitapta “Sayın” kelimesi noktalama işaretine dönüştü.
Bilhassa ekrandaki bir kısım tartışma programlarında.
Lakin bu sayınlı-saygılı hitap, “Sayın ...... ahlaksızlık, terbiyesizlik etmeyin” babından haykırmaların, hakaretin kol gezdiği o programları inceltti mi... Tartışılır.
Ama kastım o da değil.

HABER DİLİNDE “SAYIN” OLMAZ

Derdim “Haber dili”.Haber dilinde öyle bir hitap biçimi, vurgu bulunmamasına karşın, artık ekranlarda haber kuşağında da “Sayın”dan geçilmiyor.
Öyle ki... Sunucu zaten 6 satır haber okuyor; 2-3 satırı “Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu ile görüştükten sonra, Sayın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını eleştirdi” faslına gidiyor.

“SAYIN”LARIN, “MUHTEREM”LERİN BAŞKENTİ

Yazının Devamını Oku

Artık bize yeni şakalar lazım

2 Nisan 2015
YIL 2014: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, oyların sayımı sırasında yaşanan elektrik kesintisinin nedenini açıkladı: “Trafo merkezine kedi girdi ve kısa devre yaptı. Yaklaşık 4 metreden atlayan bir kedi bunu yapabiliyor. Bu geçen ay da olmuştu. Bunları seçime bağlamak yanlış diyorum” dedi.

Aynı gün Şırnak’ta yaşayan 49 yaşındaki İbrahim D. eşiyle muhtarlık seçimi konusunda tartıştı. Ama eşini, onun akrabası olan muhtar adayına oy verdiğine bir türlü inandıramadı. Tartışma uzayınca, tabancasıyla intihar etti.

İŞKENCEYE 9 KURUŞ TAZMİNAT

Yıl 2013: B.K. 1983 yılında cezaevinde 9 ay 29 gün işkence gördü. 2012’de “12 Eylül mağdurlarına tazminat hakkı” kapsamında mahkemeye başvurdu. Mahkeme B.K.’ya 9 kuruş maddi tazminat ödenmesine hükmetti.
Aynı gün, “Yaşanabilir ve Estetik Şehirler” konulu Yerel Yönetimler Sempozyumu’nda Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ödül verildi.

GÖRME ENGELLİYE BİBER GAZI

Yıl 2012: Kaldırımda yürüyen Çanakkale Görme Engelliler Derneği Başkanı İbrahim Batdal’ın koluna çarpan Cenk Yılmaz’ın otomobilinin aynası kırıldı.
Yılmaz görme engelli Batdal’a önce “Kör müsün?” dedi. Ardından da gözüne biber gazı sıktı.

Yazının Devamını Oku

Ay ama esmer, acar ama kuzgun

26 Mart 2015
“YAĞMUR yağıyor seller akıyor /Arap kızı camdan bakıyor...” O nakaratın ardından “İşte benim o Arap Bacı” dedi, aynı şarkısında: “Saçlar kıvır kıvır, dudaklar kırmızı /gözler boncuk boncuk, dişler inci dizi /alnıma yazılmış bir kara yazı...”

O buğulu sesiyle söylediği “13.5” şarkısında, “rengim kara olsun varsın /yeter ki kalbim kara olmasın” da dedi.
Sitemi dizesinde kaldı, usulca:
“Bacının hakkı yok rahat yaşamaya...”
* * *
Kanser, 13 yıl önce 25 Mart’ta Esmeray’ı bu dünyadan aldığında 52 yaşındaydı henüz.
Bu dünyada sadece yarım asır yaşamanın ne denli kısa bir ömür olduğunu, o yaşlara gelenler, yaklaşanlar bilir.
On yılını, her sene daha bir flulaşan çocuklukla çıkar zaten...

Yazının Devamını Oku

Hatayla karışık

20 Mart 2015
BEN onu en çok “Uzun hikaye abi...” repliğiyle hatırlıyorum. Bir de vurgusunu, iç çekmeyle, kırık ses tonundan alan “Ah Müjganım ah”ıyla...

Sadri Alışık’ın aynı isimli filmindeki o Müjgan ki, aslında uzun hikayedir -yine onun repliğiyle- “abilerim, ablalarım”.Müjgan, Farsça’da kirpik demektir üstelik.
Ve o manayı, Attila İlhan’ın “o mahur beste çalar, Müjgan’la ben ağlaşırız” dizeleri de başka kılar.
Attila İlhan derseniz, bambi kirpikli, ceylan gözlü Çolpan İlhan’ın ağabeyidir malum.
* * *
Çolpan ise Sadri Alışık’ın birtanesi...
Rakılı gecelerinde bakarmış gökyüzüne, yıldızlara gezegenlere... Ve çağırır karısını, içlerinden birtanesini gösterirmiş:
“Bak Çolpan...”

Yazının Devamını Oku

Bak bir varmış bir yokmuş eski günlerde

15 Mart 2015
BUNDAN 54 yıl önce, sabah sabah Boğaziçi’nde dolaşan delikanlı, iskelede tatlı bir kıza rastlamış. Bakışmışlar göz göze, gören kimse olmamış... Masal da böyle başlamış işte.

“Bak Bir Varmış Bir Yokmuş” şarkısı, Türkçe Pop’un “aranjman” halinin ilk örneği.
Popüler yabancı şarkılar, Türkçe sözlerle tedavüle girince... “Suzanne” filan da, “Ah Fatma” tercümesiyle bünyeye daha iyi geliyor tabi.
O fırtına, Pop Star’ını da doğuruyor 60’larda.
Yaşı 20’lerde, “şantör” Erol Büyükburç’u...
Ama Büyükburç sadece Türkçe Pop'la değil, güftesi de İngilizce olan Little Lucy gibi yabancı besteleriyle de sarsıyor ortalığı.

PAZARLARI UMUMA AÇIK AİLE GAZİNOLARI

Ve.... “Konsomasyon (içki-yemek servisi) mecburi değildir, herkes yemekleriyle gelebilir. Her yer 5 lira” ilanlarıyla Aile Gazinosu dönemi de coşuyor.

Yazının Devamını Oku