Paylaş
Aynen aktarıyorum, "unutulduysa" diye:
Büyükşehir'in "korsan" amblemini (camili-Atakuleli amblem) bu kez de Danıştay reddetti. Ankara Valisi ise 1990'lı yılların ikinci yarısında geri çevirmişti aynı amblemi:
"Asarsanız toplatırım..."
Kısa süre önce Mülkiye müfettişlerinin raporunda da vurgulandı:
"Amblem Ankara'yı temsil etmiyor."
Bu ambleme karşı davalar açıldı, 175 bin imza toplandı bir kaç günde.
İçişleri Bakanlığı önce inceleme, sonra soruşturma başlattı amblem hakkında.
Ardından Valilik İnceleme Kurulu geçen ay son noktayı koydu:
* Bir amblemin kullanılabilmesi için, tescili zorunludur.
* Bu amblem tescil edilmediği halde 1995 yılından beri kullanılmaktadır.
* Ambleminin tescili için ilgili mevzuata uygun olması zorunludur.
* Bu amblem mevzuatın dört fıkrasına uygun değildir.
* Yönetmeliğin 10. ve 12. maddelerine göre kullanımı ve tescili mahzurludur.
* Amblem bayrağımıza olan saygıyı azaltıcı etki yapmaktadır.
* Laiklik ilkesine aykırı propagandaya fırsat verebilir.
* Amblemde Türkiye cumhuriyetinin Başkenti modern Ankara'nın kimliğinin yerine, dini ve dince kutsal sayılan ögelerin ön plana çıkartılmıştır.
Bu karar devletin her birimini temsil eden bir kurul tarafından alındı. Hem de oybirliğiyle...
Başkentin bu durumundan ağzı yanan hükümet, Kanun Hükmünde Kararname ile amblemlerin rastgele değişemeyeceğini hükme bağladı.
Şimdi de Danıştay'ın kararı... İçişleri'nin soruşturması ise sürüyor.
Daha ne olsun?
Bu amblemin kaldırılması için daha ne gerekli?
* * *
Yaza çize yorulduk diyeceğim, ama konu Başkent'in amblemi olduğunda, kimsenin ne yorulmaya, ne sıkılmaya, ne olayı küçümsemeye hakkı var.
Çünkü sorun Ankara'nın kimlik sorunudur.
Sorun, "Ankara'nın amblemi" adı altında her yerde boy gösteren bir "form"un, meşruiyet ve temsil sorunudur.
Yasanın, mevzuatın, devletin, Başbakan'ın, bakanların, Meclis'in, kamuoyunun reddettiği bu amblem varlığını hâlâ nasıl koruyor?
Yoksa zırhlı mı?
Paylaş