Paylaş
Siyasal İslamcılar, başka bir deyişle Allah ile aldatanlar bu fıkhı daha çok bu yapısı yüzünden sevmekteler. Çünkü bu fıkıh onlara bir evrensel rahmet dini olan İslam’ı yerel siyaset ve çıkar hesapları için istedikleri gibi kullanma imkânı sağlıyor.
Ondan asla vazgeçmek istemiyorlar.
Dolayısıyla, temelleri Kur'an'a dayanan yeni bir fıkıh oluşturmak gerekmektedir. Eski Marksist yeni Müslüman Fransız düşünür Roger Garaudy, bu gerçeğe dikkat çekerken şöyle konuşmaktadır:
“Müslümanlar, eğer tarihin önünde ayakta kalacaklarsa, çöl fıkhından, uzay fıkhına geçmek zorundalar.”
Garaudy’nin ‘çöl fıkhı’ tâbiri hiçbir hakaret kastı taşımamakta ve sözünü ettiğimiz ‘Emevî fıkhı’ tâbirine karşılık düşmektedir.
Kaldı ki, ‘çöl fıkhı’ deyimi, Garaudy’den asırlarca önce büyük Müslüman tarihçi-düşünür İbn Haldûn (ölm. 808/1405) tarafından da kullanılmıştır. Yani ilmî-akademik bir kullanımdır.
Uzay fıkhına nasıl geçilecektir?
Uzay fıkhına geçmek, Emevî'nin buyruklarından sıyrılıp, Kur'an'ın evrensel değerlerinden hareketle yeni bir fıkıh oluşturmakla mümkün olur. Aksi takdirde, İslam’a bir kader gibi yapıştırılmış bulunan ‘akıl ve çağ dışılık’ ile şiddet üretimi durdurulamaz.
Şiddetin kaynağının Hanefîlik, Selefîlik değil, Emevî fıkhı olduğu anlaşıldığı zamandır ki, şiddet üreten unsurların silinmesi mümkün olur.
Şiddeti Kur'an yazmıyor, geleneksel Emevî fıkhı üretiyor.
Kahır verici nokta şu ki, bugünkü İslam dünyasını kotaran bu geleneksel fıkıh, günümüzde Allah ile aldatan küresel ve yerel güç odakları tarafından desteklenmekte, yaşatılmakta ve din diye dayatılmaktadır. (Bu konuda geniş bilgileri biz ‘Allah ile Aldatmak’ kitabımızda verdik)
Şunu bilmeliyiz ki, başarısı Allah ile aldatmaya uyarlanmış ‘dinci siyaset’, kendi devamını sağlamak için dini ideolojileştiren bir fıkha ihtiyaç duyduğundan, ne bir mesele çözer ne de şiddet üreten fıkhı düzeltir. Örneğin, onu istismara devam etmek için başörtüsü/türban konusunu gündemde tutar, ama çözmez. Çünkü çözerse istismar edeceği bir konu kalmaz.
Allah ile aldatan dinci siyaset zihniyeti, iktidarda olmadığı zamanlara Allah ile aldatmayı, sokaklarda türban kavgasını körüklemek için kullanır;iktidara geldiğinde ise Allah ile aldatmayı başörtüsü meselesini unutmak ve unutturmak için devreye sokar.
Kur’an kaynaklı bir fıkıh olmayan geleneksel fıkhın değişmesi gereğini, siyasal İslam dahil herkes hissetmiş olacak ki, dinin adını son senelerde değiştirdiler. Daha doğrusu, din, adının yanında bir başka kelimeye izin vermeyeceğinden, ya da adı değişmeyeceğinden, şeriat kelimesini ortaya attılar.
Yıllarca sürmüş olan “Şeriat isterük” şarkısı yeni dönemdi dinin adı konumuna getirildi.
‘Şeriat,’ Kur'an dininden birtakım insanların, belli devirlerde yönetim kuralları olarak anladıklarıdır. Kur’an, ‘zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesinin kaçınılmaz olduğunu’ esas aldığından şeriatın belirlemeleri de değişecektir. Bu konunun temel gerçeği şudur:
Kur'an, gayet matematik bir ifadeyle, şeriatın toplumdan topluma değiştiğine vurgu yapar.
İslam, evrensel-kozmik ilkelere oturur ve asla değişmez. Oysa şeriat peygamberden peygambere, mezhepten mezhebe, devirden devire sürekli değişmiştir, değişmektedir.
İslam dünyasında her mezhep dinle ilgili çok değişik hükümler ve kurallar benimsediğinegöre, yüzlerce şeriat bulunmaktadır.
İslam’ı şeriatla eş tutmak, bizzat İslam’ın kabul etmediği bir mezhep dayatmasıdır. Bu dayatma, İslam’a ve Müslümanlara yapılabilecek en büyük kötülüklerden de biridir.
Paylaş