Paylaş
Mayıs başıyla eylül sonu arasında verdiğim konferanslara ‘‘yaz konferansları’’ adını veririm. Genelde iki-üçü geçmeyen bu konferansları, tatilde verilmiş konferanslar sayarım.
Yoğun - yorucu ama bereketli bir faaliyet içinde oldum bu yaz. ‘‘İki Kıyamet’’ diye andığım ‘‘Bid'atlar ve Hurafeler’’ (diğer adıyla Vahyin Dininden Sapmalar) kitabımla ‘‘Kuran ve Sünnete Göre İslam İlmihali’’ kitabıma son şeklini vermek için ayırdığım zamanın epey bir kısmı yollarda geçti, ama itiraf edeyim ki hizmet ve coşku bakımından destanımsı günler yaşadım. Çok az faniye nasip olan günler ve heyecanlar... İşte tablo:
18 Mayıs 1999 günü akşamı Manisa'da idim. Aydınlar Ocağı'nın çağrılısı olarak, dinleyebilenleri ve yersizlik yüzünden geri dönüp gidenleriyle yaklaşık iki bin kişiye hitap ettim, 3 saat süreyle, ‘‘21. Yüzyıl'a girerken Türkiye'nin İmkánları ve Problemleri’’ni anlattım.
2 Haziran günü İstanbul'da Harp Akademileri Komutanlığı'nda bir panele katıldım: ‘‘Atatürk Devrimleriyle Kazanılan Değerlerin Korunması’’ ana başlığıyla düzenlenen panelde yaklaşık 40 dakikalık bir süre, ‘‘Atatürk Devrimlerinin İslam'ın Geleceği Açısından İfade Ettiği Anlam’’ üzerinde konuştum.
4 Haziran günü, gazeteci, bilim adamı meslektaşlarımla siyaset ve devlet adamlarımızdan oluşan bir grupla Antalya Elmalı'da ‘‘Abdal Musa Şenlikleri’’nde idi. Bir saate yakın süren konuşmamda ‘‘Dini Türkiye Aleyhine Kullanan İç ve Dış Hıyanet Odakları’’nı anlatmaya çalıştım.
11-14 Haziran tarihlerinde Hollanda'da idim. Hollanda Halk Kütüphaneleri İdaresi'nin çağrılısı olarak Den Haag ve Nijmegen kentlerinde birer konferans verdim. İkisinde de ‘‘Atatürk Cumhuriyetinin İslam Değerleri Açısından Yeri ve Önemi’’ üzerinde konuştum.
19-21 Haziran günlerinde Bayburt'ta idim. Yani doğduğum topraklarda. Devlet adamı ciddiyet ve basiretiyle, kültür adamı zarafet ve derinliğini başarıyla birleştirdiğine tanık olduğum Bayburt Valisi Ali Haydar Öner'in davetlisi olarak ‘‘Türkiye ve Din’’ konusunda bir konferans vermek üzere gittiğim bu mübarek yurt köşemizde, iki konferans vermek durumunda kaldım. Çünkü dinleyiciler salona sığmamıştı. Tatlı bir baskıya dönüşen isteklere, Vali Bey'in diplomatik becerisi çözüm getirdi. Aynı salonda ertesi gün ikinci bir konferans... Her biri üç saat sürdü bu gönülden gönüle akan konuşmaların...
Ve bir büyük mutluluk daha yaşadım: Vali Bey'in nazik jestiyle hazırlanmış bir program çerçevesinde, doğduğum köye, Tahsini'ye gittik. Halk şairi Celali Baba ile yan yana yatan dedemin mezarını, doğduğum ve çocukluğumun üç yılını geçirdiğim kerpiç evi ziyaret ettim. Can hemşerilerim Bayburtlulara ve onların dirayetli, erdemli valilerine teşekkürler...
10 Temmuz günü bence Türkiye'nin cenneti olan Sinop'un Ayancık İlçesi'nde idim. Belediye çağırmıştı.
Aziz okuyucularım! Ayancık konferansı, sıradan bir konferans değildi. Orta büyüklükte bir kasaba olan Ayancık'ta, açık havada verdiğim iki saat on dakikalık konferansı yaklaşık beş bin kişi dinlemiştir. Vali yardımcısı, kaymakam vekili, ilçe müftüsü yanımızdan hiç ayrılmamak inceliğini gösterdiler. Sadece yakın yerlerden değil ta Adana'dan, İzmir'den gelenler vardı. Konferans anılarımın en değerli sayfalarından birini Ayancık için yazacağım. Ayancıklılara ve onların atılgan, kararlı ve azimli belediye başkanları Mustafa Sarısoy'a teşekkürler, sevgiler.
Paylaş