Paylaş
Uyarıcının ne istediğini anlamak bahtiyarlığı şu gerçeği bilenlerin hakkıdır: Uyarıcı, mevcut dünyanın nimetleriyle azmış iştahların adamı değildir. O, olması gereken dünyanın kurulması uğruna mevcut dünyanın çilelerini göğüsleyen sonsuzluk eridir.
Uyarıcı, dünya planında sonsuzluğu temsil ettiği için onun mutluluğu, insanın iğretiyi aşmasını seyretmeye bağlanmıştır. Uyarıcının yüzünü güldürecek dünya, et ve kanın tatmin edildiği dünya değil, insanın sürekli boyut değiştirdiği ve daha çok sorumlu olduğu bir dünyadır. Bu yüzden, uyarıcı, tabulaştırılmış kişileri ve sistemleri alkışlamaz. Uyarıcı avunmayı, işi yarına havale etmeyi hiç sevmez. O, sürekli yükseliş için, ayağa sürekli batan bir varoluş dikenini gerekli görür. Bilir ki, bu diken yoksa aldanışın uykusu, insanı ölümcül bir fahişe gibi göğsüne kapatır ve yeni oluşlarla nikáhlanmasını engeller.
* * *
Uyarıcı, sonsuzluğa sırt dönmüş bir insanlığı seyrettikçe hüzünlenir, acı çeker. Çünkü onun benliği, sonsuzu çekip çeviren kudretin benliğinden beslenen şuurlu ve yaratıcı bir zerredir. O zerre, bağlı olduğu bütünün iradesine ters düşen bir dünyada küskünlük ve kırgınlıktan sıyrılamaz. Bu, sevenin sevilen için duyduğu bir hüzündür. Yaratıcı sitem budur. Rahmet de budur.
Uyarıcının doğuşu ve yükselişi, tüm gök yoldaşları gibi, art arda kıyametler sergileyen bir zuhurdur. Bu zuhur, bir veya birkaç dünyanın yıkılışına, bir veya birkaç dünyanın kuruluşuna vücut verir. Uyarıcı, sürekli kıyamet haberi veren bir habercidir. O her an sûra üfürür ve soluyuşla aralıksız kıyametler koparır. Bilir ki hayat, art arda kıyametlerden vücut bulan bir oluşlar ve erişler serisidir. Bu yüzden, uyarıcının durup dinlenmek bilmeyen akışı, bütün gündoğuşlarını aynı çukurda kafası yere gömülü halde izleyen pörsümüş beyinleri çıldırtır.
* * *
Uyarıcı, hiç kimseden bir şey bekleyemez. Başkalarından bir şey bekleyen, uyarıcı olamaz. Hiç kimse, bir şeyler dilendiği insanları yukarılara çekemez.
Görünen dünyanın tüm nimetlerini başkalarına sunmak ve en büyük nimeti, sonsuzluk áşığı gönüllerin sayısını artırmada bulmak, uyarıcının aşkı ve imanıdır. Zamanüstü kitap, bu aşk ve imanın yerini ve çerçevesini çizmiştir: ‘‘De ki: Tebliğim karşılığında sizden herhangi bir ücret istemiyorum, sadece Rabbine varmak için bir yol edinmek isteyenler diliyorum.’’ (Furkan, 57).
Uyarıcı, sahip olduğu biricik nimet olan ışığı hiç esirgemeden ve bir saniye hapsetmeden başkalarına sunar, karşılığında da hiç kimseden hiçbir şey beklemez. Uyaran kitapların en yücesinde, uyarıcının şu niteliğine dikkat çekiliyor, ‘‘O'nun katında hiç kimsenin, karşılığı ödenecek bir nimeti yoktur. Hiç kimsenin ona, karşılık olarak verecek bir nimeti de yoktur.’’ (Leyl suresi, 19).
* * *
İnsandan hep nimet bekleyenler, insana verecek hiçbir şeyi olmayanlardır. Bir şeyler isteyenden uyarıcı olamayacağını söyleyen ölümsüz kelamın ruhumuza üflediği gerçeklerden biri de şudur: ‘‘Sizden herhangi bir ücret istemeyenlere uyun. Doğruyu ve güzeli bulanlar, onlardır.’’ (Yasin, 21).
Kısacası, uyarıcı sonsuzluk şarkısına can veren nefeslerdendir. Kubbeye ses bırakabilecek neyler arar ki, üflesin. Uyarıcının ne sesi bu álemdendir, ne de nefesi. Uyarıcı, bu gökkubbenin altında bir süre görünse de bu toprak dünyaya ait değildir; bir sesi yankılandırıp esas álemine dönecek bir yolcudur.
Paylaş