Paylaş
Ayrıntılarını, ‘İslam Nasıl Yozlaştırıldı’ kitabımızın ‘Şirk’ bahsinde verdiğimiz bu ‘şirk belirtisi’ne Kur’an’ın nasıl parmak bastığını görelim:
“Dinlerini parça parça edip fırkalara/hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Allah onlara, yapıp ettiklerini haber verecektir.” (En’am, 159)
“Onlar işlerini aralarında parçalayıp çeşitli zübürlere/kutsallaştırılmış hizip kitaplarına ayırdılar. Her hizip, yalnız kendi yanındakiyle sevinip övünmektedir. Artık sen onları bir süreye kadar kendi gafletleri içinde bırak.” (Müminûn, 52-54)
“İşte şu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de Rabbinizim. O halde bana ibadet edin. İşlerini aralarında parçaladılar. Hepsi bize dönecekler.” (Enbiya, 92-93)
“O'a yönelmiş kişiler olarak O'ndan sakının! Namazı/duayı yerine getirin ve sakın şirke sapanlardan olmayın. Onlardan ki, dinlerini parçalayıp hizipler/fırkalar haline geldiler. Her hizip kendi elindekiyle sevinip övünür.” (Rum, 31-32)
Allah ile aldatanlar, bugün, bu uyarıdan nasiplenmemiş kitleleri aldatmakta, soymakta, saptırmakta, felakete götürmektedir. Bizzat Peygamberimiz bu sinsi ve şeytanî aldatma illetine ‘mişnacılık’ adını vermektedir.
Nedir bu mişnacılık illeti ve nedir mişna?
Mişna; dinin, peygambere vahyedilen temel kaynağının yerine geçirilmek üzere, kutsalilan edilen kitaplara denir. İbranca olan bu kelime, ilkin, Yahudi din adamlarının dinleştirdikleri yorumları içeren metinler için kullanılmış, daha sonra Hıristiyan ve İslam literatürüne de girmiştir. Arapça'da mişnayı karşılamak üzere, ‘mesnât’ sözcüğü kullanılır.
İslam açısından baktığımızda, içeriği ne olursa olsun, Kur'an dışındaki tartışma üstü ilan edilen tüm kitaplar mişna cümlesindendir. Kur’an’ın koyduğu temel ölçü şudur: Allah'ın elçisi dışında tartışma üstü kişi, Allah'ın kitabı dışında tartışma üstü kitap kabul eden, İslam dininden çıkar. Çünkü böyle bir kabul, katıksız şirktir.
Allah ile aldatanların mişnacı gürültülerine teslim olmadan baktığımızda şunu hemen görürüz: Kitap başka, ‘tartışma üstü kitap’ başka. İkincisi sadece Kur'an'dır. Kitap çoktur ama ‘tartışma üstü kitap’ bir tanedir. Ve o da Kur’an’dır. Kur’an, tartışılmaz ama yorumlanır. Yorumlanmasını bizzat kendisi istiyor.
Kur’an’ın bile yoruma açık olduğu bir dinde mezhep ve tarikat liderlerinin mişnalarını yoruma açmayanların iman ve idraklerine güvenebilir miyiz?!
Mişna kelimesini, ‘Kur'andaki İslam’ kitabımda, içine binlerce uydurmanın karıştırıldığı hadis kitaplarını nitelemede de kullandığım için, Kur'an dışı dincilikten çekmediğim kalmadı. Oysaki, mişna kelimesini, aynen benim kullandığım anlamda ve ağır şikâyetlere rağmen ilk kullanan insan, Hz. Ömer'dir. Mişnacılıkla ilgili bir sözünü, İbn Sa'd (ölm. 230/844) gibi tartışmasız bir kaynaktan kitabıma aktarmıştım. Bir kez daha söyleyeyim:
Hz. Ömer, Peygamberimize isnat edilen sözlerin toplanıp imha edilmesini, aksi halde ileriki zamanlarda bu rivayetlerin Kur'an'ın yerini alan mişnalara dönüştürüleceğini ve sonuçta "Allah'ın kitabı" ile irtibatın kesilme noktasına geleceğini söylerken, şöyle konuşmuştur:
“Allah'ın kitabı yerine, İsrailoğulları gibi, mişnalara sığınmak durumunda kalmamızdan kaygılanıyorum."
Hz. Peygamber’in en yakın arkadaşı Hz. Ömer bu kaygıyı duyacak da ben mi duymayacağım, biz mi duymayacağız?
‘Kur'andaki İslam’ın yayınından beri süren çalışmalarım sırasında gördüm ki, mişna (mesnât) kelimesini ilk kullanan ve mucize bir biçimde tanımını da veren, bizzat Hz. Peygamber'dir. Ve bu söylediklerimize aforozlarla karşı çıkan din bezirgânı ve Allah ile aldatma simsarlarının bu gerçekleri ya hiç bilmediklerini veya bilip de üstlerini örtmek gibi bir günaha düştüklerini de gördüm.
Şimdi ben aradan çıkıyor, ‘Yüzyılımızın Hadis Allâmesi’ diye anılan tartışmasız otorite Nâsıruddin el-Elbanî'nin şaheseri ‘Silsiletü'l-Ahâdis’in, ‘es-Sahîha’ kısmının 6. cildinden (s. 774-776) konuyla ilgili birkaç satırı çeviriyorum:
"Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: 'Kıyametin yaklaştığını gösteren belirtilerden bazıları şunlardır: Şerir ve şirretlerin itibarlı-saygın tutulması, erdemli insanların zelil duruma getirilmesi, sözün çoğalıp çalışmanın azalması, toplumda mişnalar okunup durmasına rağmen kimsenin bunlara karşı çıkmaması.' Sahabîler sordular: 'Mişna (mesnât) nedir ey Allah'ın Elçisi?' Resul cevap verdi: 'Allah'ın kitabı dışında din adına tüm yazılanlar."
Hadis bilgini Elbanî, bu hadisi verdikten sonra şu açıklamayı ekliyor:
"Bu hadis, Hz. Muhammed'in peygamberliğinin mucize göstergelerinden biridir. Onun, sonraki zamanlara ilişkin söylediklerinin tümü, özellikle mişnalarla ilgili olanları tamamen gerçekleşmiştir. Mişna, Allah'ın kitabı dışındaki tüm yazılanlardır. Cenabı Resul bu sözüyle, sonraki devirlerin, uyulması farz hale getirilmiş mezhep kitaplarına dikkat çekmiş gibidir. Çünkü bu kitaplar, zaman içinde kitleyi Kur'an ve gerçek sünnetten uzaklaştırmıştır. Ne yazık ki bugün de durum aynıdır. Bu kitapları farzlaştıranlar içinde şerîat fakültelerinden çıkanlar, doktora yapmış kişiler bile vardır. Bunlar, tarih boyunca bu mezhep kitaplarını dinleştirdi, halkın bunları izlemesini din emri haline getirdiler. Onların ‘ulema’ takımının en büyüklerinden biri olan Ebul Hasan el-Kerhî el-Hanefi (ölm. 340/951) ünlü sözünde bakın ne diyor: 'Mezhep imamlarımızın görüşlerine zıtlık belirten tüm Kur'an ayetleri ya tevil edilir yahut da neshedilmiş (hükümden düşürülmüş) sayılır. Hadislerde de durum aynıdır."
"Bu zihniyete sahip olanlar, mezhebi asıl, Kur'an'ı ona uyan ikincil kaynak durumuna getirdiler. İşte bu, kuşkusuz ve tartışmasız bir mişnacılıktır."
"Mişnaların sadece Beniisrail rivayetlerinden ibaret olduğunu söylemek hadisin beyanına tamamen aykırıdır. Mişnacılık, kıyamet alâmetlerinden biridir. Böyle bir alâmetin, Hz. Peygamber'den önceki Yahudilerin yaptığıyla ilgisi olamaz..."
Paylaş