Yaşar Nuri Öztürk: ‘İslam ve giyim-kuşam’ (3)

Yaşar Nuri ÖZTÜRK
Haberin Devamı

Prof. Zekeriya Beyaz'ın gündemde bulunan eserindeki tahlillere göre, Kuran'da kadınların örtünmeleriyle ilgili en esaslı belirleme ‘‘ayıp yerlerinin örtülmesidir’’. Beyaz, bu noktada Kuran'ın şu ayetlerine dayanıyor. Áraf, 26-27; Nur, 30-31, Müminûn 5; Ahzáb 25; Meáric, 29.

Beyaz'ın kitabında, bence alışılmışa en zıt tespit işte bu noktada yapılmıştır. Ona göre, Müslüman kadının giyim-kuşamı, ayıp yerlerinin örtülmesi dışında, örfe bırakılmıştır. Bunun en geçerli kanıtı ise İslam toplumunda cariyelerin kıyafetiyle diğer kadınların kıyafetlerinin farklılığıdır. Bu, şu demek olur: Ayıp yerlerinin dışındaki bölgelerin örtünmesi, toplumdaki kadınların bir tür statü göstergesidir, bir din buyruğu değil. Eğer din buyruğu olsaydı, aynı dinin mensubu, aynı ibadeti yapan, aynı namazı kılan cariye kadınların hem de namazda-niyazda vücutlarının büyük bir kısmının açılması zorunlu olmazdı. Din, ona tüm inananları bağlar. Allah iki tane din göndermez. Cariye ve hür kadınlardan dinin Allah emri olarak istediği, ayıp yerlerinin örtülmesidir. Bunun dışındaki bölgelerle ilgili örtme veya örtünme bir sosyal-geleneksel belirlemedir. Böyle olduğu içindir ki Müslüman cariye için bir türlüdür, Müslüman hür kadın için başka bir türlü. Ve bunun böyle olması, İslam'ın yüceliğinin, evrenselliğinin bir gereği ve ifadesidir.

Tüm Müslümanlar için ortak bir ‘‘Kuransal giysi veya kıyafet yok mudur?’’ sorusuna Beyaz şu yanıtı veriyor: Vardır, O, Kuran'ın ‘‘takva giysisi’’ dediği (bk. Áraf, 26) koruyucu giysidir. Beyaz burada takva kelimesinin sözlük anlamıyla dinsel-fıkıhsal anlamını birleştirerek sonuç çıkarıyor.

Takva giysisi bir ‘‘ahlak ve vicdan giysisidir’’. Tüm Müslümanların ortaklaşa giymeleri gereken giysi işte budur. Beyaz'ın kelimeleriyle, takva giysisi şudur: ‘‘Takva yani koruma elbisesi, insanın bedenini soğuk ve sıcağın zararlarından, ayıp yerlerini görünmekten koruyan, hanımların kötü kadın sanılmalarına sebep olmayan, onların namuslu ve dürüst hanımefendi olduklarını gösteren elbisedir. Aynı şekilde bu elbise erkeklerin de beyefendi olduklarını gösterir. (s. 247-258)

Yazara göre, örtünme konusunda en önemli saptırma, Nur Suresi 31. ayette yapılmıştır. Her şeyden önce bu ayetin iniş sebebi olan ifk (Hz. Áişe'ye iftira olayı) hiç dikkate alınmamıştır. Nur 31. ayet, içinde bulunduğu ayetler kümesiyle birlikte o iftira olayını ele alıyor. O olayı görmezlikten gelerek ve bu ayeti o kümeden soyutlayarak sağlıklı bir sonuca varılamaz.

Yazarın fikri şudur: Bir defa bu ayet, tüm Müslümanlara buyruk getiren ayetlerdeki gibi ‘‘Ey iman edenler!’’ diye başlamıyor. ‘‘Mümin kadınlara söyle ki...’’ diye başlıyor. Beyaz'a göre bu ifade farkının, Kuransal verileri değerlendirme açısından büyük önemi vardır. Kendisini dinleyelim: ‘‘Söyle hitabı Hz. Peygamber'e yöneliktir. ‘Ey iman edenler' hitabı ise doğrudan doğruya Müslümanları muhatap almaktadır... ‘Söyle' diye başlayan ayetlerin genelde Hz.Peygamber'in çevresindeki insanlara, onlarla ilgili konulara ait oldukları görülmektedir. Nitekim, ‘‘söyle’’ diye başlayan 332 ayetin büyük bölümü bugün bizi ilgilendirmeyen, o döneme ilişkin konuları açıklayıcı niteliktedir. Buna karşılık, ‘‘Ey inananlar’’ diye başlayan 85 ayetin hemen tamamı, biz Müslümanlara emirler ve yasaklar getiren ayetlerdir.’’ (s. 267-268)

Yazarın bu sözlerini biraz daha akademik bir ifadeye büründürürsek şunu söyleyeceğiz: ‘‘Söyle’’ diye başlayan ayetler, daha çok tarihsellik içinde düşüneceğimiz, geçici-yerel belirlemeler yapan ayetlerdir. Oysa ki ‘‘Ey iman edenler’’ diye başlayan ayetler zamanüstü, evrensel ilkelerle ilgili tespitler yapan buyruk ayetlerdir.

Zekeriya Beyaz, eserinin son kısmını, örtünme ile ilgili Kuran ayetlerinin keyfi saptırmalara maruz bırakıldığı yolundaki tezini ispata ayırmıştır. Biz de, gelecek yazımızı bu konuya ayıracağız. (Beyaz'ın kitabı için irtibat telefonu: 0.212. 610 30 29)



Yazarın Tüm Yazıları