PaylaÅŸ
Temel sebep, Atatürk'ten sonraki döneme damga vuran ‘devlet adamı noksanı’dır. Çok politikacı yetiştirdik de fazla devlet adamı yetiştiremedik. Ama her şeye rağmen şu bir gerçek:
Türkiye büyük ülke, Türk milleti büyük millet. Türkiye; tarihiyle, diniyle, halkıyla, kültür ve düşünce mirasıyla ve bütün olumsuzluklara rağmen, ekonomisiyle büyük ülke. Türk ekonomisi büyük ama problemli, sıkıntılı bir ekonomi.
Türk ekonomisinin sıkıntıları ekonomik gerekçeler ile izah edilemez.
Türk ekonomisi, Türkiye'nin hüsrana uğratılmasının siyasal aracı olarak dıştan tertiplerle sarsılmaktadır.
Bizi borç batağına sokanlar, bu bataktan kurtulmamızın biricik çaresi olarak yine kendilerini gösteriyorlar. Böylece biz, eski borçların faizlerini ödemek için onlardan ha bire borç almak ve bunun için de onlara sürekli boyun bükmek zorunda kalıyoruz.
Kimse dönüp önümüze, arkamıza, altımıza, üstümüze bakmıyor. Sahip olduklarımızı unutmak için âdeta kendimizi zorluyoruz. Toprağımızda saklı maden imkânlarının sadece iki-üçünü, dünyada bir numaralı değere dönüşen suyumuzu layıkıyla değerlendirsek kaderimiz değişecek ama gizli bir el, gözümüzü bağlıyor.
Bir örnek olarak altın madenine bakalım: Bugün tespit edilen kısmıyla altın rezervimiz 6 bin 500 ton. Güney Afrika'dan sonra ilk sıradayız.
Bilinen altın rezervimizin değeri para olarak, yaklaşık 150 milyar dolar. Bu miktarın ekonomiye kazandırılmasıyla doğacak katma değer ise, ATO raporlarına göre, 300 milyar dolar.
Bu imkân işlevsel kılınmıyor. Henüz bir Altın Araştırma Enstitüsü kurabilmiş değiliz. Dahası, 1991-2001 arasında bin üç yüz elli ton altın ithal ederek yabancı ülkelere 15 milyar dolar para ödemişiz.
Borçlanmaya uyarlı ve dışa bağımlı ekonomi, geleceğimizi ipotek altına aldı.
Ekonomiye dıştan dahil edilen ‘sistem dışı kaynak’ Türkiye'nin ümüğünü elde tutmanın aracı olarak kullanılmaktadır.
Biz imkânlarımızı, ‘imkân’ olarak kullanamıyoruz ama bizi yıkmak isteyenler bunları problem olarak bizim aleyhimize kullanıyor.
Dünyanın neresinde kiminle masaya otursak, biz sadece problemleri ve sıkıntıları, açmazlarıÂve çıkmazları olan bir tarafız. Ä°mkânları ve çözüm reçeteleri olanlar daima bizim karşımızdakiler oluyor. Halkımızın, çocuklarımızın psikolojileri, dirençleri, güçleri, yaÅŸama ve atılım coÅŸkuları daha baÅŸtan felç ediliyor.
Sebep siyasettir, siyasetteki tutarsızlık ve yetersizliktir. Daha doğrusu, inançsızlıktır. Mevcut iktidar kendi gücümüze inancın yerine başkalarına teslimiyeti koydu. Bunun bizi getirdiği yer ise Türkiye’nin dışarıdan yönetilmesi oldu.
Evet, Türkiye dışarıdan yönetiliyor.
Sadece siyasetlerimiz değil, artık tarımımızdan dinimize kadar her şeyimizi dışarıdan yönetiyorlar.
Türk halkının gücüne, Türkiye'nin geleceÄŸine inanmayanların Türkiye'den güç alan bir siyaset ve yönetim yaratmaları mümkün deÄŸildir. Devletinin kurucusu, ülkesinin rejimi,Âsistemi, kurumları, askeri, aydınları ile kavgalı zihniyetlerin siyasette yaÅŸama ÅŸansları dışarıdan saÄŸlanacak desteÄŸe baÄŸlıdır. Dışarısı bu desteÄŸi elbette ki Türkiye'nin keyfi ve hayrı için vermez.
Değişmez kader gibi önümüze konan dikenli yollardan kurtulmanın tek çaresi, kendimize inanmak ve bu inancı önce bir ‘kurtuluş felsefesi’ne, sonra da bir ‘kurtuluş siyaseti’ne dönüştürmektir.
Â
PaylaÅŸ