Paylaş
İkinci dünya harbinde, Almanlar'ın ünlü Maginot (Majino) Hattı'nı aşmalarını, Fransız askerlerin zevk ve eğlenceye dalarak görevlerini tam yapmamalarına bağlayan Fransa başbakanı, radyodan yaptığı konuşmaya şu cümle ile başlamıştı: ‘‘Yurttaşlarım, zevk bizi mahvetti.’’
İflas ve bozgunun bir cümli ile açık ve net biçimde ifade edilişinin çarpıcı örneklerinden biridir bu.
Başlığımızı dikkate alarak aynı tavrı biz burada sergilersek şunu söyleyeceğiz: Yurttaşlarım, haram lokma bizi mahvetmiştir...
Haram servet demek yetmez, haram lokma demek lazım. Çünkü haram kazançla servet yapamayıp sadece lokma elde etme aşamasında kalan, unutmayalım ki, fırsatı yakaladığında lokmayı servete dönüştürmek için her yolu deneyecektir.
Önemli olan lokmadır. İşin temeli lokmadır. Lokmanın haramını yiyen bir vicdan servetin haramını yakalamak için sürekli pusudadır.
Bu bir ruh ve niyet işidir, meblağ ve kütle işi değil.
Deprem felaketindeki ölüm ve yıkım faturasının büyüklüğüne kimleri sebep gösteriyoruz? Müteahhitten geriye doğru gidin. Yolunuz ruhsatı verenden denetleyene, imar mevzuatını yozlaştıranlardan suçluları ört-bas edenlere kadar bir yığın soysuza uğruyor. Bunlar bunu niçin yapmışlardır? Hakları olmayanı yemek için. Başka bir deyişle hakları olandan fazlasını yemek için.
Kısaca, felaketin temelinde haram servet hırsı, haram lokma var.
Toplumu çökerten zulümlerin tamamına yakınının dibinde haram lokma vardır.
Zulümlerin en yıkıcılarından biri olan din sömürüsünün temelinde de büyük oranda haram lokma vardır.
Din çapulculuğu, onca hıyanet ve fesadı ne için sergiliyor? Halkı kamplara bölüp korku, sindirme, kandırma gibi her türlü oyunu sergileyerek biraz daha soymak, biraz daha kese şişirmek için... Bana yönelttikleri ithamlarla ünlü bir dinci grubun lider kadrosundan oldukça insaflı birisi Berlin'de bana şunu söylemişti: ‘‘Biz senin kıymetini, ilmini-irfanını, imanını,
Hz.Peygamber'in bu konudaki tavrı da ürperticidir. Kamu malından bir miktar kumaş çalmış şehit sahabisinin, o çaldığı kumaş yüzünden cehennemi boyladığını söylemiş ve ‘‘şehit’’ olan o sahabı için ağlamamalarını emretmiştir.
Hz.Peygamber'in, kamu malından çalma-çırpma günahı işleyenlerin cenaze namazlarını kılmadığını da bilmekteyiz.
Yılda birkaç bin caminin yapıldığı ‘‘Müslüman Türkiye’’nin, nasıl bir İslam'ı yaşadığını sorgulaması gerekiyor.
Ve hepimizin günde birkaç kez sorması gerekiyor: Biz bu dinin neresindeyiz?
Böyle bir soru sormayanlara deprem sormuştur: Siz bu dinin neresindesiniz?
Deprem, haram lokma zulümleri yüzünden, kahrını birkaç katına çıkarmıştır. Bunun inkárı mümkün mü? Yanlış yapılaşmaların, hırsızlık ürünü çürük binaların sebebi haram servetler değil de nedir?
Allah zulmü işte böyle cezalandırır. Ceza, depremden gelmiyor, zulmün sonucu olarak bizim elimizden çıkıyor.
Yeni bir yüzyıla girerken benim, milletime teklifim şudur: Resmi mevzuatımız başta olmak üzere tüm sistemimizi, kurumlarımızı, siyaset başta olmak üzere tüm disiplinlerimizi ve mesleklerimizi sıkı bir taramaya tabi tutarak haram lokma gediklerini bir bir kapatalım. Ve unutmayalım ki İblis'in keyif yaptığı bir haram servet cennetinde insan ancak cehennem hayatı yaşayabilir. Aksini söyleyenlerin İmlis'in askerleri olduğunu bilelim ve onlara, toprağımızı kirleten zararlılar gözüyle bakalım.
İzmir Varyant Fatih Camii
İZMİR Varyant Fatih Camii, kente hakim bir mevkide, eskiden mescit olarak kullanılan bir evin parselinde inşaa edilmiştir. 1988 yılında Varyant Fatih Camii Koruma ve Yaşatma Derneği tarafından inşaatına başlanan camii, ruhsatsız olduğu gerekçesiyle pek çok kez durdurulmuş ve 1996'ının Ramazan ayında dış sıvaları tamamlanmadan ibadete açılmıştır. Dernek yetkilileri, geçmişte olduğu gibi görkemli, simgesel ve biricik bir dini yapı yaratmayı, İzmir'in İstanbul, Bursa, Edirne gibi anıtsal camiileri olmamasının eksikliğini gidermeyi amaçlamıştır. Yapı geleneksel bir şekilde işverenler ile ustaların birlikte çalıştığı bir sürecin sonunda, çeşitli dönem ve kültürlere ait İslam mimarisi örneklerinden biçim, imaj ve detaylar alınarak ortaya çıkarılmıştır.
İzmir Varyant Fatih Camii, mimarsız mimarinin bir ürünü kabul edilir. Bir kapı yapısı olan avlu girişi, üst kattaki avluya çıkan merdivenler, avlunun merkezinde bulunan şadırvan, ve camii kapısı aynı aksta yeralır. Bu düzen içinde cami kitlesinin yukarı kota alınması yapıyı vurgulu hale getirir. İki kat yüksekliğinde ve ana kitlhe ile orantılandığında hayli büyük olan avlu girişi mukarnaslarla dekore edilmiştir. Kapı yapısının iki yanında görevlilere ait odalar bulunur.Merdivenin yer aldığı orta kısmı kubbe örter. Kubbe eski kalem işi süslemelerde kullanılan motiflerle, yan duvarlar ise çini panolarla tezyin edilmiştir. Avludan üç kubbe ile örtülü son cemaat mahalline oradan da ana mekana geçilir. Ana mekanın bir bölümü kubbelerle örtülür. Bir bölümünde ise çok sayıda kolonla taşınan kadınlar mahfili katı yer alır. Kadınlar mahfili üzernde 12 adet küçük kubbe yer alır. İç mekan ışıltılı ve renkli bir görünüşe sahiptir. Camiinin dışı, Sultanahmet Camii'ne duyulan hayranlıktan olsa gerek mavi cinilerle bezelidir.
‘Komşusunun aç olduğunu bildiği halde kendisi tok yatıp uyuyan, bana inanmış olamaz.’
Hz. Muhammed
Paylaş