Yaşar Nuri Öztürk: Bakara 213 mucizesi

Yaşar Nuri ÖZTÜRK
Haberin Devamı

KUR'AN, aynı zamanda bir ‘‘dinler tarihi eleştiricisi’’dir. Kur'an'ı dikkatle okuyan herkesin ilk fark edeceği şeylerden biri de, bu tanrısal kitabın insanlık tarihini dinler ve din temsilcileri açısından bir eleştiriye tabi tutmuş olduğu gerçeğidir.

Kur'an'ın dinler tarihiyle ilgili eleştirisi çok açık ve çok ağırdır. Son günlerde Papa ve kardinallerinin insanlıktan, kilisenin işlediği suçlar yüzünden özür dilemeleri sırasındaki eleştiriden çok çok ağırdır.

Ve bence, Kur'an'ın en büyük mucizelerinden biri de işte bu eleştiride yatmaktadır. O eleştiriyi gereğince irdeleyip, yeterince anlamadan Kur'an'ın insan hayatına sokmak istediklerini yakalamanız mümkün olmaz.

Bu ‘‘mucize eleştiri’’nin omurga ayetlerinden biri, belki de birincisi Bakara Suresi 213. ayettir. Bu ayette Kur'an, din adına insanlığa yön verme göreviyle sahneye çıkanları insanlığın çekişme ve didişmesinin temel sorumlusu olarak göstermektedir.

Bakara 213, Allah ile aldatmanın kimler tarafından, nasıl başlatıldığını ve ne sebeple başlayıp hangi olumsuzluklar çerçevesinde yürüdüğünü o eşsiz Kur'an üslubuyla ortaya koymaktadır.

* * *

Bakara 213, insanlığın ilk kavga ve çekişmelerinin sebebi olarak dini temsil edenlerin ‘‘bağy’’ını göstermektedir. Ayet şöyle diyor:

‘‘İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, peygamberleri müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak gönderdi. Onlarla beraber, anlaşmazlığa düştükleri konularda, insanlar arasında hükmetsinler diye gerçeği taşıyan kitabı hak olarak indirdi. O kitapta anlaşmazlığa düşenler, o kitabın taşıyıcılarından başkaları değildi. Bunlar, kendilerine açık kanıtlar geldikten sonra sırf aralarındaki bağy yüzünden çekişmeye girdiler. Sonra Allah, kendi izniyle inananları, üzerinde tartışmaya girdikleri gerçeğe tekrar ulaştırdı. Allah, dilediği kişiyi/dileyeni dosdoğru yola iletir.’’

Demek olur ki başlangıçta tek bir topluluk olan insanlığın daha iyiye ve güzele gitmesi için gönderilen din, onu temsil etme görevini üstlenenlerin tutulduğu ‘‘bağy’’ illeti yüzünden bir zulüm ve kavga kurumuna dönüştü.

Şimdi ‘‘bağy’’ın taşıdığı anlamlara bir bakalım: Kibar, zulüm, azgınlık, denge noktasından sapma, hak tanımazlık, fuhuş... İşte din adına insanları Allah'ın vekili edasıyla hesaba çekmeye kalkanlar, kendilerinin bir tür göstergesi olan bu illetlerle insanlığı saptırmış, perişan etmiş, Allah'tan ve dinden tiksinir hale getirmişlerdir...

Onlar içinde her devirde iyilik, güzellik ve hayır sergileyenlerin olması bu Kur'ansal gerçeği değiştirmez. Değiştirseydi, Bakara 213 vahyedilmezdi.

* * *

Bağy, esas anlamıyla denge noktasından sapma olduğuna göre, dini temsil edenlerin sergiledikleri tüm olumsuzlukların özünde bir sapma vardır. Bu sapma, denge noktasından sağa veya sola, iyi niyet veya kötü niyetle sergilenmiş olabilir. Değişmez gerçek şudur: Sapma, mutlaka ve muhakkak kötülükle sonuçlanır. Niyetin iyi, kısa vadeli sonucun yararlı olması bağydeki sapmayı meşru kılmaz.

Bağyın, ‘‘kötü niyet ürünü’’ sonuçlarına gelince, onların hangi zulüm ve kahır facialarına yol açtığını anlamak için, ‘‘dinler tarihinin kutsala fatura edilen cinayet, ihanet ve fesatları’’na bakmak gerekir. Bir örnek olarak, James A.Haught'un ‘‘Kutsal Dehşet’’ adıyla Türkçeleştirilen ‘‘Holy Horrors’’ adlı kitabını okuyabiliriz. İslam'la ilgili bölümlerinde haksız saptamalar olmakla birlikte, din temsilcilerinin bağy kaynaklı zulüm ve dehşetlerini tanıtan önemli bir el kitabıdır.

Yazarın Tüm Yazıları