Yaşar Nuri Öztürk: Allah'ı unutmayın!

Yaşar Nuri ÖZTÜRK
Haberin Devamı

ALLAH'ı unuttunuz. O size şahdamarınızdan daha yakındı ama onu, egonuzun hesaplarına araç yapma dışında hatırlamaz oldunuz.

Esasen siz, Allah'ı hatırlamanın ne demek olduğunu unuttunuz. O'nu nasıl hatırlayacaksınız?

Allah'ı hatırlamak, Allah'ın şanına uygun olduğu zaman anlam ifade eder. Siz Allah'ı O'na yaraşır biçimde hatırlamıyorsunuz.

Allah'ı en çok ve en derinden hatırlamanız ibadetlerdedir. Ama sizin ibadetleriniz de menfaat için: Ya cennet beklentisiyle, yahut da cehennem korkusuyla ibadet ediyorsunuz.

Bundan ötesi de var: Birçoğunuz, birileri görsün de ‘‘dindar’’ desin veya kendinden sanarak imkán ve nimet aktarsın diye ibadet ediyorsunuz. Yani ibadete riya katıyorsunuz. Riya şirktir. İbadetlerine riya karıştıranları Kuran ‘‘dini yalanlayanlar’’ diye tanımlıyor.

Demek oluyor ki sizin bir kısmınız; görüntüsüyle ibadet, esasında ise Allah'a şirk koşmak olan birtakım fiilleri, Allah'ı anmak ve O'nunla olmak diye ortaya sürüyor. Hem kendini aldatıyor, hem de başkalarını...

Allah size şahdamarınızdan daha yakındır (Kaf Suresi, 16). İnsan için bundan daha ileri bir yakınlık yokken siz Allah ile aranıza neler soktunuz, bir bakın!

Allah ile aranızda Çin Seddi'nden daha aşılmaz engeller varken siz nasıl oluyor da Allah'ı anmaktan ve Allah ile beraber olmaktan söz ediyorsunuz?

Siz kimi aldatıyorsunuz?

Allah ile aranızda efendiler, ağalar, seyyidler, şeyhler, hocalar-hacılar, türbeler-zaviyeler, bezler-çaputlar, cüppeler-kavuklar, şefaatçılar var... Kısacası, Allah ile aranızda ‘‘yaklaştırıcılar’’ var (Bk. Zümer, 3).

Peki söyler misiniz, şahdamarınızdan daha yakın olan kudretle aranıza bunca malzemeyi nasıl soktunuz? Soktuysanız, Allah size nasıl şahdamarınızdan daha yakın olabilir?

Siz, ey kendini aldatanlar, Allah ile aranızı kendi elinizle açtınız.

Veya birilerinin açmasına izin verdiniz.

Sonra da o açılan arayı kapatmak için şuna-buna sığındınız. Allah'a sığınmak için harcayacağınız emek ve imkánı bu yapay arabuluculara haraç olarak veriyor ve bunu Allah'a yakınlaşma gayreti sanıyorsunuz...

Allah ile beraber olmak için komisyon vermenin din değil, dinsizlik olduğunu bir türlü öğrenemediniz. Komisyonlu dinin şirk olduğunu anlamayarak kendinize yazık ettiniz...

Siz Allah ile alay ediyorsunuz. Çünkü siz, Allah'ın yasakladığı bir şeyi, Allah'a yakınlaşma vesilesi sayacak kadar şaşırmışsınız.

Allah'a dönün, ey insanlar! Her davranışınızı Allah'ın sizi seyrettiğini düşünerek yapın!

Ve sakın, Allah ile beraber olmak için birilerine komisyon vermeyin! Allah ile beraberlik adına komisyon verdikleriniz, bir zaman geliyor sizin Tanrınız oluveriyor. Çünkü zihinleriniz o komisyoncularla istila ediliyor. Allah unutuluyor, onlar kalıyor.

Şunu bilin ki zihninizi en çok meşgul eden neyse sizin gerçek Tanrınız odur. Bu sizin malınız, karınız, koltuğunuz veya şeyhiniz olabilir. Nefsinin, şehvetiniz de olabilir.

Dikkat edin de zihninizi en çok meşgul edip ruhunuzu en çok dolduran şey Kuran'ın tanıttığı Allah olsun!

Allah'ın yetkilerini paylaşmayı size din diye tanıtan din komisyoncularını hayatınızdan çıkarın.

Allah'ı unutmamak işte budur!

Kuran, dinler tarihi açısından, kısaca nasıl değerlendirilebilir?

Kuran, spekülatif ve statik bir düşünce sergilemediği için, felsefi ürünlerden ayrıldığı gibi, realist bir yaklaşım oluşuyla da diğer kutsal metinlerden ayrılır.

O, sadece klasik manada bir ‘‘din kitabı’’ değildir. Çünkü hikmet, felsefe, sanat ve deneysel bilimlere hem değer verir, hem yer verir.

Sadece felsefe değildir, çünkü sanat, hukuk ve hatta stratejiye yer verir.

Sadece bir norm-kural kitabı değildir, çünkü metafizik ve mistisizme yer verir. Kısacası, Kuran tek başına bunlardan hiçbiri değildir. O, bunların hepsi ve hatta hepsinden daha başka değerler de içeren bir kitaptır.

‘‘...Güzel düşünüp güzel işler yapın. Çünkü Allah güzellik sergileyenleri sever.’’

‘‘...Güzel düşünüp güzel işler yapın. Çünkü Allah güzellik sergileyenleri sever.’’ (Bakara 195; Kasas 77; Ayrıca bk. Maide 13, 85, 93; A'raf 56; Tevbe 91; Yunus 26; Nahl 125, 128; Ankebût 69; Lukman 22; Saffat 80, 110, 121, 131; Zümer 10; Rahman 60; Leyl 6-10)

Bu buyruğun Kasas Suresi 77'de Karun'a öğüt olarak geçen şekli şöyledir: ‘‘Allah'ın sana güzel davrandığı gibi sen de güzel davran.’’

Güzel davranmak ve özellikle güzel düşünmek, insanı Allah'ın sıfatlarından birinin sahibi yapmaktadır. Kuran, Allah'ın isim-sıfatlarından biri olan Muhsin'i defalarca insan için de kullanmaktadır.

Düşünce ve hareketlerle güzel şeyler üretmek, hayatı kolaylaştıran ve mutluluğun paydasını artıran bir nimettir. Leyl Suresi 6-10. ayetler, hayatın kolaylaştırılmasında güzeli benimseme ve öne çıkarmanın tartışılmaz değerine dikkat çekmektedir.

Kısacası, Kuran, Allah'ın hayatı ve insanı güzel yarattığını ve insanın da buna karşılık vermek üzere güzeli düşünüp güzeli üretmesini istemektedir. Onun güzel deyimiyle, ‘‘Güzel düşünüp güzel üretmenin karşılığı, güzel düşünüp güzel üretmekten başka şey olmamalı/ihsanın karşılığı sadece ihsan.’’ (Rahman, 60).

‘Saygıdeğer bir insan için, alçaltılmak ölümünden beterdir.’

Bagavad-Gita

Yazarın Tüm Yazıları