PaylaÅŸ
Allah’a ortak koşma tutkusu (gizlisi ve açığı), şürekâcılık denen bir illet ve bir meslek yaratmıştır. Bu meslek daha çok ‘dincilik, tarikatçılık, din baronluğu, Allah adına avukatlık’ maskeleri kullanılarak icra edilir.
Türkiye, şürekâcılık mesleğinin saltanat sürdüğü ülkelerden biri, belki de birincisidir.
Şürekâcılığın AlÂlah'a din öğÂretÂmeÂye kalkÂmaÂsınÂda kulÂlaÂnıÂlan baÂhaÂneÂleÂrin, iki ana baÅŸÂlık alÂtınÂda topÂlaÂnaÂcaÂğıÂnı, tanrısal kiÂtaÂbın veÂriÂleÂriÂne daÂyaÂnaÂrak söyÂleÂyeÂbiÂliÂriz.
BiÂrinÂci baÂhaÂne ÅŸudur: "Kur'an'da her ÅŸey yok, sıÂkınÂtıÂlar, probÂlemÂler çıÂkıÂyor. Biz de bir ÂÅŸeyÂler söyÂleÂmeÂliÂyiz."
BuÂnunÂla kasÂteÂdiÂlen neÂdir? SöyÂlenÂmek isÂteÂnen, inÂsaÂnın gayÂret ve faÂaÂliÂyeÂtiyÂle yaÂkaÂlaÂyıp orÂtaÂya koyacağı deÂÄŸerÂlerÂse bunÂlaÂrın dinÂle ilÂgiÂsi yokÂtur. BunÂlaÂrın din baÅŸÂlıÂğı alÂtıÂna çeÂkilÂmeÂsiÂne, bu alaÂna din adıÂna müÂdaÂhaÂle edilÂmeÂsiÂne Kur'an zaÂten karÂşıÂdır.
Amaç, Tanrısal yapısı içinde dinÂse, diÂnin inÂsanÂlıÂÄŸa veÂreÂceÂÄŸi her ÅŸey en inÂce ayrıntılarına kaÂdar Kur'an'da veÂrilÂmiÅŸÂtir. Kur'an buÂnu açık ve net ifaÂdeÂlerÂle biÂze bilÂdiÂriÂyor:
"Biz bu kiÂtapta hiçÂbir ÅŸeÂyi ekÂsik bıÂrakÂmaÂmıÂşızÂdır." (En'am, 38)
EkÂsik bıÂraÂkılÂmaÂdıÂğı içinÂdir ki Kur'an, inÂsaÂnın din adıÂna kuÂral üretÂmeÂsiÂne, vahÂyin tesÂpitÂleÂri dıÂşınÂda heÂlal-haÂram icat etÂmeÂsiÂne ÅŸidÂdetÂle karÂşı çıkÂmışÂtır:
"BaÂkın ÅŸu haÂliÂniÂze, AlÂlah'ın siÂze rıÂzık olaÂrak inÂdirÂdiÂÄŸi ÅŸeyÂleÂrin bir kısÂmıÂnı haÂram, bir kısÂmıÂnı heÂlal ilan etÂtiÂniz. De ki, ‘Böyle bir ÅŸey için siÂze AlÂlah mı izin verÂdi, yokÂsa AlÂlah'a ifÂtiÂra mı ediÂyorÂsuÂnuz?" (Yûnus, 59)
"DilÂleÂriÂniÂzin yaÂlan niÂteÂlenÂdirÂmeÂleÂriÂne daÂyaÂnaÂrak ‘Şu heÂlalÂdir, ÅŸu haÂramÂdır’ deÂmeÂyin; sonÂra yaÂlan sözÂlerÂle AlÂlah'a ifÂtiÂra etÂmiÅŸ olurÂsuÂnuz. YaÂlanÂlar düÂzeÂrek AlÂlah'a ifÂtiÂra edenÂleÂrin kurÂtuÂluÂÅŸu yokÂtur. BöyÂleÂleÂri için, biÂrazÂcık niÂmeÂtin arÂdınÂdan korÂkunç bir azap geÂleÂcekÂtir." (Nahl, 116-117)
AlÂlah'a din öğÂretÂmeÂye geÂrekÂçe yaÂpıÂlan baÂhaÂneÂlerÂden ikinÂciÂsi de ÅŸuÂdur: "Kur'an muÄŸÂlakÂtır, özetÂtir, anÂlaÂşılÂmaÂsı zorÂdur, yan kayÂnakÂlarÂla onu biz anÂlaÂşıÂlır haÂle geÂtiÂreÂceÂÄŸiz."
BuÂnunÂla amaçÂlaÂnan, ilim ve düÂşünÂce faÂaÂliÂyeÂti gösÂteÂreÂrek Kur'an'ın meÂsaÂjıÂnı inÂsanÂlıÂÄŸa anÂlatÂmakÂsa Kur'an buÂnu zaÂten emÂretÂmekÂteÂdir. Ama bu, yaÂzıÂlan kiÂtapÂlaÂrın put, geÂtiÂriÂlen yoÂrumÂlaÂrın taÂbu yaÂpılÂmaÂsıÂnı geÂrekÂtirÂmez. Bizim ÅŸikâyetçi olduÄŸumuz ise bu putlaÅŸtırma ve tabulaÅŸtırmadır.
KUR’AN ANLAŞILMAZ KİTAP DEĞİLDİR
Müslüman Türk halkına asırlarca Kur’an adı altında Arap harflerinin telaffuzunu öğreten, Kur’an’ın tercüme edilip anlaşılmasını engelleyen ‘Allah ile aldatma kodamanları’ şimdi kalkmış Kur’an’ın anlaşılması zor bir kitap olduğunu söylüyorlar.
Okunmadan nasıl anlaşılacaktı behey zalimler!
Kur'an'ın yaÂkınÂdıÂğı, kendisinin yorumlanması deÂÄŸilÂdir. Onun tikÂsinÂdiÂÄŸi kötülük, yoÂruÂmu AlÂlah'ın buÂyÂruÂÄŸu haÂliÂne geÂtiÂrip diÂnin tarÂtışÂmaÂsız kayÂnaÂğı yapÂmakÂtır. NeÂden bu ikiÂsiÂni birÂbiÂriÂne kaÂtaÂrak suÂyu buÂlanÂdıÂrıÂyoÂruz? KalÂdı ki, "Kur'an muÄŸÂlakÂtır, zorÂdur" baÂhaÂneÂsiÂnin bir yaÂlan olduÂÄŸuÂnu bizzat Kur'an biÂze gösÂteÂriÂyor.
Kur'an'da onun muÄŸÂlak, mücÂmel, anÂlaÂşılÂmaÂsı zor olÂduÂÄŸuÂna iliÅŸÂkin ima biÂle yokÂtur. BuÂnun tam terÂsiÂne, Kur'an kenÂdinÂden ‘muÂfasÂsal kiÂtap’ yaÂni ayrıntılı, açık seÂçik bilÂgi veÂren kiÂtap diÂye bahÂsetÂmekÂteÂdir. Ve Hz. PeyÂgamÂber'den şöyÂle söyÂleÂmeÂsi isÂtenÂmekÂteÂdir:
"AlÂlah'ın dıÂşınÂda hüÂküm merÂciÂleÂri, haÂkem mi araÂyaÂyım? O AlÂlah ki, kiÂtaÂbıÂnı siÂze muÂfasÂsal olaÂrak inÂdirÂmiÅŸÂtir." (En'am, 114)
BenÂzeÂri ayetÂler 20'den fazÂlaÂdır.
Kur'an'ın anÂlaÂşılÂmaÂdıÂğı veÂya zor anÂlaÂşılÂdıÂğı yoÂlunÂdaÂki idÂdia açık bir ifÂtiÂraÂdır. Kim okuÂmuÅŸ da anÂlaÂmaÂmış? OkuÂduÂlar da mı anÂlaÂmaÂdıÂlar!
Kur'an yüzÂyılÂlarÂdır tozÂlu rafÂlarÂda, meÂzarÂlıkÂlarÂda hapÂseÂdilÂmiÅŸ halÂdeÂdir. ElÂleÂriÂne alÂdıÂlar mı?ÂKendi dilindeki çevirilerini okuÂmak isÂteÂyenÂleÂrin okuÂmaÂsıÂna izin verdiler mi? Ä°nkârcılar onu ‘çöl kiÂtaÂbı’ diÂye kaÂraÂlaÂdı, Allah ile aldatan dincilerse okuÂnuÂÅŸuÂnu aşılÂmaz meÂraÂsimÂleÂre baÄŸÂlaÂdı. Arapça bilmeyenlerin ona el sürmesine izin bile vermediler.
Kur'an, AlÂlah'ın rahÂmeÂtiÂdir. Her okuÂyan onÂdan kenÂdi seÂviÂyeÂsiÂne, niÂyeÂtiÂne göÂre bir pay alır. HerÂkes okuÂyaÂcakÂtır ki, inÂsanÂlıÂğın alÂdıÂğı pay çoÂÄŸalÂsın.
Kur'an'ın anÂlaÂşılÂmaz kiÂtap olÂduÂÄŸuÂnu söyÂleÂyenÂler, diÂni teÂkelÂleÂrinÂde tutÂmak isÂteÂyen enÂgiÂzisÂyon heÂvesÂliÂleÂriÂdir. AlÂlah bunÂlarÂdan zorÂlu bir heÂsap soÂraÂcakÂtır. OnÂlaÂrın yaÂlanÂlaÂrı, Kur'an taÂraÂfından ayÂnı suÂreÂde tam dört kez, hem de yeÂminÂle, kenÂdi suÂratÂlaÂrıÂna vuÂrulÂmuÅŸÂtur:
"YeÂmin olÂsun ki, biz bu Kur'an'ı, düÂşüÂnüÂlüp öğüt alınÂmaÂsı için koÂlayÂlaÅŸÂtırÂmıÂşızÂdır. Yok mu okuÂyup öğüt alaÂcak?" (KaÂmer, 17, 22, 32, 40)
ZÃœBÃœR VE MÄ°ÅžNA SAPIKLIÄžI
AnÂlaÂşıÂlan odur ki, AlÂlah'a din öğÂretÂmeÂye kalkÂma küsÂtahÂlıÂğıÂnın esası, diÂni, Tanrısal kiÂtaptan uzakÂlaÅŸÂtırÂmak, Kur'an dıÂşınÂda hüÂküm kayÂnakÂlaÂrı, züÂbür (uyÂdurÂma din kiÂtapÂlaÂrı) icat etÂmekÂtir.
Peygamberimizin en yakın arkadaÅŸlarından biri ve ikinci haÂliÂfe olan Hz. Ömer, Kur'an dıÂşınÂdaÂki tüm din kiÂtapÂlaÂrıÂnı, PeyÂgamÂbeÂriÂmiÂze isÂnat ediÂlen sözÂlerÂden oluÂÅŸanÂlar da daÂhil, EhÂliÂkiÂtap'ın, diÂni yozÂlaÅŸÂtıÂran miÅŸÂnaÂlarına benÂzetÂmiÅŸ ve halÂkın elinÂdeÂki bu tür kiÂtapÂlaÂrın tüÂmüÂnü topÂlaÂtıp yakÂtırÂmışÂtır. (bk. Ä°bn Sa'd; Tabakaat, LeÂiÂden basÂkıÂsı, 5/140)
MüÂmin SuÂreÂsi 52-55. ayetÂleÂre göÂre din kliklerin, mezheplerin, tarikatların kitaplarına (zübürlere) züÂbüÂre tesÂlim ediÂlinÂce AlÂlah'ın tek olan diÂni parÂçaÂlaÂnır ve orÂtaÂya çıÂkan hiÂzipÂlerÂden her biÂri kenÂdi elinÂdeÂki din kiÂtaÂbıÂnı bayÂrakÂlaÅŸÂtıÂrıp onunÂla övünÂmeÂye baÅŸÂlar. Siz Kur'an deÂdikÂçe o miÅŸÂnaÂsıÂnı öne süÂrer; siz "AlÂlah böyÂle buÂyuÂruÂyor" deÂdikÂçe o "Åžeyhimiz, üstadımız, efenÂdiÂmiz diÂyor ki" diÂye karÂşı çıÂkar. Kur'an buÂna ‘AlÂlah'ın inÂdirÂdiÂÄŸi ile hükÂmetÂmeÂmek’ diÂyor ve soÂnuÂcu şöyÂle veÂriÂyor:
"AlÂlah'ın inÂdirÂdiÂÄŸi ile hükÂmetÂmeÂyenÂler zaÂlimÂleÂrin ta kenÂdiÂleÂriÂdir." (Mâide, 45)
Din meselesinde hükÂmü AlÂlah'ın elinÂden alÂdıÂğıÂnızÂda ÅŸirk çuÂkuÂruÂna yuÂvarÂlanÂmaÂnız kaÂçıÂnılÂmazÂdır. BuÂnu isÂter FiÂraÂvun adıÂna yaÂpın, isÂter moÂderÂnizm adıÂna, isÂter faÂlan hazÂret veÂya fiÂlan ÅŸeyh adıÂna, hiç farÂk etÂmez.
AlÂlah tek, din tek olÂduÂÄŸu giÂbi diÂnin ana kayÂnaÂğı da tekÂtir. Alt kaynaklar elbette ki çoktur. Önemli olan, son sözü söyleyecek ana kaynaktır. Kur’an’ın istediÄŸi tevÂhit (birlik), bu ana kaynağı, hiç zeÂdeÂleÂmeÂden kaÂbul etÂmekÂtir.
AlÂlah'ı şürekâ ile, Kur'an'ı züÂbür ve miÅŸna ile orÂtakÂlıÂÄŸa soÂkanÂlar ÅŸirÂke giÂder. Bu gizli ÅŸirk onları, Kelimei Åžehadet’in düşmanlarıyla iÅŸbirliÄŸi içine iter ve onlar bu hüsranlarını örtmek için ‘Müslüman kadının başörtüsü’ diyerek adı Fransızca, yapısı Pavlusca olan kilise kıyafeti türbanı dinleÅŸtirip sömürmek zorunda kalırlar.
Biz, bu noktada ÅŸunu ifade etmeyi vicdan borcu biliyoruz:
Riyakârlık ve ihaneti, aldatılmış toplumlar affedebilir ama tarih ve Tanrı asla affetmeyecektir.
PaylaÅŸ