Paylaş
İsterseniz önce gençlerin Nike turnuvasından başlayalım. Bu turnuvada Efes ve Fenerbahçe, Çin takımı, Yugoslav kökenli takımlardan hemen hepsi, Litvanyalılar ve İspanyollalar vardı. Turnuvayı Litvanyalılar kazandı. Beni en çok şaşırtan şey genç takımlardaki savunma gayreti oldu. Dünya basketbolunda savunma giderek dozunu arttırıyor. İyi hücum oyuncusu olmak, her gün daha güçleşiyor. Genç takımlar adam adama savunma yaptıklarında o kadar çabuk ve saldırgan oynuyorlar ki sahada 6-7 oyuncuyla oynuyorlar izlenimi veriyor. İkili sıkıştırmalar birbirlerini izliyor. Eskiden iyi savunmacı olmak için duruş (stance) yeterliydi. Dizlerinizi kırar, kollarınızı açar ve savunma duruşunu sağlardınız. Buna elleri, kolları harekete geçirip rakip oyuncunun elindeki topu kapmak veya en azından rahatsız etmek eklendi. Gençlerde ise ayaklarda hareket halinde. Oyuncular ayakları üzerinde adeta kükrüyorlar ve hem savunmada hareketleri hızlanıyor hem de daha saldırgan oluyorlar. Bu yüzden de 5 kişi savunma yaparken 7 kişi görüntüsü veriyorlar. Artık tüm oyuncular hücum silahlarını geliştirmek zorunda. Daha çabuk şut atmak, daha çok ve çabuk hareket etmek şart. Daha iyi dribbling yapmazsanız, ikili sıkıştırmalardan çıkamayacaksınız. Bugün iyi dribbling yapmanın göstergesi ikili sıkıştırmalar arasından dribblingle geçmek olarak gösteriliyor. Yakında ikili sıkıştırmalar arasından geçemeyen guard kalmayacak. Kim geçemiyorsa maçları kenardan izlemek zorunda kalacak. Özetle hücum oyuncularının da gelişmesi şart. Yoksa 60 SAYI ATAN TAKIM MAÇLARI KAZANACAK. Bu gerçek yaklaşırken daha iyi oyuncu, büyük oyucu yetiştirmek zorlaşıyor. Türk basketbolu bunu önceden kestirip antrenmanlarını yoğunlaştırıp hızlandırmalıdır.
Anı yaşayın
Basketbolda yeni bir kavram gelişti: “Savunmada başka bir şey düşünmeyip sadece savunmaya odaklanıp O ANI YAŞAMAK” Basketbolun %25 fiziksel, %75 beyinseldir diyenler giderek haklı çıkıyor. Eğer siz takımınız topu kaybettiği anda beyninizi boşaltıp, sadece savunmayı düşünüyorsanız takımlarda yer alabilirsiniz. Hakemlerin kararları, kaçırdığınız faul atışı hala beyninizde ise o anı yaşamıyor, geçmişle uğraşıyorsunuz demektir. Bunlara iyi savunmacı denmiyor. Genç takım koçlarının birçoğu antrenman maçlarında mola alıp, oyuncularına “Eğer bu 24 saniyede sayı yemezseniz. Size ayakkabı hatta elbise alacağız” diyorlar. Tabi savunma oyuncuları da o 24 saniyede coşup, bağırıp, çağırıp, ölümüne savuma yaparken sadece ve sadece o anı yaşayıp sayı yememekten başka bir şey düşünmüyorlar ve korkunç savaşıyorlar. Bu 24 saniye filme alınıp oyunculara nasıl savaştıkları gösteriliyor. “İşte sizden tüm oyun boyunca beklenen oyun budur ANI YAŞAYIP SAVAŞIN bunu bütün oyuna yayın şampiyon olalım” diyorlar.
Son bir notla bu konuyu kapatalım. Genç Çin takımı oyuncuları maç sırasında oyundan çıkarken sahaya dönüp, ellerini kollarını uzatıp eğilerek oyuna hürmetlerini sergiliyorlardı. Bu da onların basketbolu ne kadar sevdiklerinin ve gelişmeye ne kadar kararlı olduklarının bir kanıtı.
Cem'e haksızlık ediliyor
Ben kulüplerimizin iç işlerine karışmayı sevmem ama bazı konulara da değinmeden edemeyeceğim. Galatasaray’da CEM AKDAĞ’A HAKSIZLIK EDİLİYOR. Galatasaray’ın Cem Akdağ’a moral borcu var. Cem, Galatasaray’ın en zor günlerinde sorumluluk alıp, hizmet etti. Cem gibi bilgili, kişilikli koç çok az. Bayan takımı olmasa da Galatasaray kulübü Cem’i danışman olarak veya oyuncu geliştirme koçu yaparak bünyesine katmalıdır.
Gelelim Nihat İziç’e. Nihat’ı maç sırasında seyretmek insanı korkutuyor. Çünkü o hep bağırıyor ve oyuncularını azarlıyor. Ama Tofaş sadece otomobil fabrikası iken onu BASKETBOLCU YETİŞTİRME FABRİKASI yapan Nihat İziç. Ona da haksızlık etmeyelim.
Fenerbahçe’ye gelince, Spahija için koç olarak düşündüklerimi sık sık yazdım. Onun sahadaki davranışları oyuncu topluluğunu takım yapmak yönünde çok yanlış bir seçim. Ama Spahija, oyun bittikten sonra yapılan röportajlarda o kadar saygı uyandırarak konuşuyor ki duyduklarınıza inanamıyorsunuz ben Spahija’yı sadece bu saygı uyandıran konuşmalarıyla hatırlamak istiyorum. Bugün Türkiye’nin en iyi koçları arasında en başta gelen isimlerden biri Ergin Ataman, diğeri Oktay Mahmuti. Bu iki koç da Aydın Örs’ün talebeleri. Aydın Örs teknik sorumlu olarak parkelere inerse, yanına da Ertuğrul Erdoğan’ı alırsa Türk basketbolu yeni Erginler ve Oktaylar kazanır.
Bravo Olympiakos
Final-four’a gelince, Final-four’da iki Yunan takımının oluşu bizi şaşırtmasın. Olympiakos’un ve Panathinaikos’un başarılarının temelinde lider vasıf yetenekli iki Yunan oyun kurucu var: SPANOULİS VE DİAMANTİDİS. Eğer biz şut stili acayip Spanoulis kadar iyi oyun kurucular yetiştiremiyorsak bize çok yazık. Bu iki takımın başarısında da iki oyun kurucu ve takım olarak anı yaşayıp, ölümüne savunma heyecanları yatıyor. Pazar günkü üçüncülük maçı olan Barcelona - Panathinaikos karşılaşmasında 74-69’luk skor, saldırgan savunma için erken karar vermişim diye beni düşündürdü. Ama final maçının ilk çeyreği hatta ilk yarısı saldırgan savunmanın artık sahalara indiğini ispatladı. CSKA - Olympiakos maçının ilk 6 dakikasında skor 5-5’ti. İlk 10 dakika skoru 17 ile bitti. Şampiyon takım ilk çeyrekte 7 sayı atabildi. İlk devreyi ise sadece 20 sayı ile bitirebildi. İkinci yarıyı ise savunma sazını eline alan Olympiakos kazandı. İkinci yarının son çeyreğinde meşhur CSKA’ya sadece 8 sayı fırsatı verdiler ve maçı 62-61 kazanarak şampiyon oldular. Olympiakos’u tebrik ediyoruz. Olympiakos’un başarısı bize, Türk basketboluna bir uyarı olmalı. SALDIRGAN SAVUNMA geliyor. Bunu geliştiren ülkelerin başında biz de olalım. Daha da önemlisi önümüzdeki ölü mevsimi yine siyah oyuncu veya yabancı koç aramakla geçirmeyelim. Bütün basketbol adamlarına düşen görev iyi oyuncularımızla tatmin olmayıp, büyük Türk oyuncu hazırlamanın yollarını açmak olmalıdır.
Sevgiler, saygılar…
Paylaş