Gençlere duyurulur: Evinizin duvarına asacağınız, önemli bir maçta boş top için yerlere balıklama atlamış bir fotoğrafa sahip olmadan, sakın basketbolu bırakmayın.
LOS Angeles Lakers'ın Play-Off'lara katılması kesinleşti. Bugüne kadarki en çekişmeli şampiyonluk yarışı olmaya namzet Play-Off'lar, haftaya başlıyor. Şimdi herkesin dikkati, Lakers'in 4. kez şampiyon olup olamayacağı üzerine toplanmış durumda. Yorumlar birbirinden çok farklı. Kimilerine göre, dünyanın en iyi iki oyuncusuna ve yine dünyanın en güçlü teknik kadrosuna sahip Lakers favori. Bazılarına göre ise, takım içindeki huzursuzlukları çözememiş Phil Jackson ve talebelerinin, NBA'in en güçlü 3 takımı (San Antonio, Sacramento ve Dallas) aşıp, şampiyon olması bir mucize.
Gazetelerdeki dünyanın en iyi oyuncusu anketinde Kobe Bryant daha çok oy topluyor. Ama ‘‘Yarın ki final maçınızda takımınızda olmasını arzuladığınız ilk oyuncu kim?’’ diye sorulduğunda çoğunluk, ‘‘ShaquilleO'Neal’’ diyor. Bu iki yıldız oyuncuyu uyum içinde oynatmak çok zor. Lakers'ın çok tecrübeli kenar yönetimi bile zaman zaman çok zorlanıyor.
Kobe'nin işi zor
Geçen haftaki yazımızda attığı inanılmaz sayılarla hayranlık toplayan Kobe'nin egosu yüzünden Michael Jordan gibi saygı uyandıramadığını yazmıştık. Ama Kobe'nin işi çok zor. Jordan, Chicago'da oynarken işi nisbeten kolaydı. Takım arkadaşı Dennis Rodman'ın aklı fikri yapacağı ribaund sayısına takılıydı ve bu yüzden de çoğu maçı hiç şut atmadan bitirirdi. Onun atmadığı şutları Jordan'ın kullanması göze batmazdı. Üstelik Chicago'nun pivotları seneler boyu hücumda yetersiz oyunculardı. Onların da ilk görevleri Jordan'a servis yapmak, kendi şanslarını adeta bir tepsi içinde Jordan'a sunmaktı.
Lakers'ta iş değişik. Pota dibinde dev gibi Shaq var. Onu savunanlar korkunç cüssesi yüzünden önüne geçemediklerinden, Shaq'a pas vermezseniz hemen göze batıyorsunuz. Lakers'ın oynadığı triangle ofansta, üçgenlerin pota dibinde birleştiği yerde Shaq var. Hücumlarda ilk pasları ona vermek zorundasınız. Bu yüzden Kobe, özgürlük ve takım disiplin çizgisi içinde zorlanıyor. Shaq formsuz veya sakat olup oynamadığı maçlarda, Kobe'ye ‘‘Ne yaparsan yap da, maçı kazandır’’ deniyor.
Şubat ayında Shaq'sız oynadıkları 13 maçta Kobe'un sayı ortalaması 40'ın üzerindeydi. Sıradan takımlara karşı da olsa, 13 maçın 11'ini kazanmışlardı. Ve herkes ondan hayranlıkla söz ediyordu. Kimse onu, savunma ribaundunda aldığı topla dribling yapıp, arkadaşlarına pas vermeden şut atsa bile egoistlikle suçlamıyordu. Ama Shaq gelince durum değişti.
5-6 yıl gerekli
Lakers'ın kenar yönetiminin arkasındaki iki asistan koç Tex Winter ile Kurt Rambis'in görevleri istatistik tutmak. Tex Winter, triangle ofansın mucidi. Kurt Rambis ise LA'nin eski menajeriydi. İkisinin tuttukları ve bir sır gibi sakladıkları istatistiklerin ne olduğunu, NBA'de bilen yok.
Kurt Rambis MSNBC'de haftalık yazı yazar. O yazıları çok dikkatle okursanız, istatistikler hakkında az da olsa fikriniz oluyor. Geçen hafta orjinallikleriyle tanınan koç Phil Jackson'ın aldığı bazı molalarda hiç konuşmadığını ve bu tip molaların koçun konuştuğu molalardan daha etkili olduğunu yazmıştık. Kobe ve Shaq'ın uyuşamadıkları maçlar sırasında alınan bazı molalarda ise, Jackson yine kendisi konuşmuyor. Ve bu iki yıldıza, ‘‘Siz ne diyorsunuz, anlatın’’ deyip, onları konuşturuyor. Bu molaların da etki bakımından ikinci sırada olduğunu Rambis'in yazılarından öğreniyoruz.
Triangle ofans aslında bir pas oyunu (passing game). Asistanların bir görevi de her hücumda yapılan
pas sayısını kaydetmek. Sistemin başarılı olması için, en az 4-5 pas yapılması şart. Kurt Rambis,‘‘Siz Tex'le beni yüzyüze hayretler içinde, birbirimize bakarken görürseniz, Kobe'nin driblingleriyle getirip, kimseye pas vermeden şut attığını ve bizim pas hanesine sıfır yazmakta olduğumuzu anlayın’’ diyor.
Bu durumdan Kobe de dertli; ‘‘Koçlar bana bir gün ‘40 sayı at, maçı kazandır' diye sınırsız yetki tanırlarken, ertesi gün ‘Sen takımın point guardısın, oyunu yönetmek senin sorumluluğunda’ diyorlar.’Kobe,‘‘Benim çektiğim sıkıntıyı NBA tarihinde kimse çekmemiştir, kimsenin de çekeceği yoktur’’ görüşünde.
Kobe, attığı sayılarla hayranlık kazanırken, Jordan hala fotoğrafta gördüğünüz özverisiyle saygı topluyor. Geçen hafta çekilen bu fotograftaki Jordan, 40 yaşında. Tereddütsüz dünyanın gelmiş geçmiş en iyi oyuncusu. Dünyanın en zengin sporcuları listesinde en başta. Üstelik Wizards kulübünün sahiplerinden biri. Kulübün hem ortağı, hem de yetkili şube sorumlusu. Koç Doug Collins'i seçip, görevlendiren de o. Adam 40 yaşında boş top için, kendini yerden yere atıyor ve saygı topluyor. Otoriteler, hayranlık ve saygı arasındaki bu hassas dengeyi Kobe'nin anlaması için en az 5-6 yıla ihtiyacı var görüşündeler.
Özverinin simgesi
Liderlik yolu özveriden geçiyor, fotoğraf da bu anlayışı simgeliyor. Türk basketbolunda sadece Milli Takımımızın değil, tüm kulüp takımlarımızın liderlere ihtiyacı var. Disiplini, karşılıklı sevgiyi, dayanışmayı, özveriyi sahaya yansıtacak liderler olmadan büyük takım olunamıyor.
Ben Türkiye'de basketbol oynamış tüm oyuncuların evlerinde, Jordan'ınkine benzeyen fotoğrafların asılı olduğunu sanmıyorum. Bizim arşivlerimizde savunmada kafasını kaşıyan veya hücum faulü yaptırırken eliyle gözünü kapatan yıldızlara rastlanır. Ama boş topa balıklama atlayan yıldız fotoğrafı pek bulamazsınız. Evlerimizde yan yana ayakta durup, objektife baktığımız fotoğraflar çoğunluktadır. Ama ayakta durup, objektife bakmak lider olmaya yetmiyor. Ne garip, basketbolda oyuncular ne kadar çok yerlerde sürüklenip savaşırlarsa, o kadar yüceliyorlar. Türk basketbolu, sahada koçların baskısından kurtulmuş, özveride örnek olan, takımın başarısını kendi başarısından önde tutan, bireysel ego yerine takım egosu anlayışına sahip oyuncuları arıyor.
Gençlere duyurulur: Evinizin duvarına asacağınız önemli bir maçta boş top için yerlere balıklama atlamış bir fotoğrafa sahip olmadan, sakın basketbolu bırakmayın.
İKİSİNİN FARKI 40 yaşındaki Michael Jordan, kazanma arzusuyla her top için büyük mücadele veriyor. Topa sahip olmak için yerde sürünüyor. Ondan çok daha genç olan Kobe Bryant ise egosu yüzünden kendisine duyulan hayranlığı saygıya dönüştüremiyor.