Paylaş
Geçen gün Amerika’da New Orleans’ta yaşayan eski basketbolcu Savaş Göktürk’ten bir e-mail aldım. Savaş kardeşimiz, Bayanlar Avrupa 2.’liği, Dünya Erkekler 2.’liğini desteklediğini, Amerika’da basketbol çevrelerinde Türkiye’nin adının olumlu olarak daha sık geçtiğini söyledi. Ve sporun medyatik katılımla Türkiye için ne kadar büyük bir katılım gücü olduğunu belirtti. Amerikalıların, Avrupa turistik turları için seçtikleri ülkeler listesinde Türkiye giderek ön plana çıkıyor diyordu.
Bizim evin önünde bir arsada bir yanda futbol kalesi diğer yanda bir pota var. Ve ben her aşağıya baktığımda sadece kaleye şut atan futbol meraklısı çocukları görür ve üzülürüm. Şimdi ilk defa potaya da şut atılıyor. Atanlar kimler biliyor musunuz? Belki inanmayacaksınız ama küçük kızlar. Potanın Perileri’ne gel de müteşekkir olma.
Bayan basketbolumuzun şu anda oynanan Türk basketbolundan daha hızlı oynama gayeleri var. Hızlı hücumun basketbol ekolümüze sokmak şansına sahipler. Bizde basketbol maçlarında mecbur kalmadıkça depar yapmak alışkanlığı yoktur. Hızlı hücumun temelinde ise depar yatar. Bugün Amerika’da antrenmanlarda her oyuncunun çift kale oynarken kaç kere depar yaptığı kayıt altına alınıyor. Böylece deparı basketbolun vazgeçilmez bir parçası yapmak istiyorlar.
Ben Beko Basketbol Ligi’nde bazı maçlarda kimlerin kaç kere depara kalktığını saymaya çalıştım. Kısa bir süre sonrada vazgeçtim. Birçok maçtan sonra depar listesinde Ömer Onan’dan başka bir isme rastlayamıyordum. Onun deparları da sadece çaldığı toplarla sınırlıydı. Kızlar, set oyununda da daha hızlı yer değiştirmek ve daha hızlı pas yapma çabası içindeler. Türk çocuğunun basketbolda en güçlü olduğu yer şut yeteneğidir. Ellerimiz hassas, gözlerimiz keskin. Ancak hızla ve devamlı yer değiştirmeden sabit oyunlarla şut fırsatı bulmamız çok güçtür.
Set oyununun amblemi belli (Tempolu hareket çabuk pas) Bu amblem kızlarımızın kafalarındaki pankartta asılı durumda. Kızlarımız savunmada da çok gayretliler. Savunma kararlılık işidir. Ben iyi savunmacı olacağım diye gönülden karar veren herkes savunmasını geliştirebilir. Kararlılık savunmada konsantre olmayı beraberinde getirir. Savunmada kafanızdan başka bir düşünce geçmez. Sadece sayı yemeden şu topu geri alalım cümlesine konsantre olursunuz.
Kızlarımız konsantrasyon konusunda da çok becerikliler. Savunmada ölümüne savaşıyorlar. Koç Ceyhun Yıldızoğlu genç koçlarımızın örnek alacakları sakin, kişilikli, saygı değer davranışları ile öne çıkan az hocalarımızdan biri. Onun kenardaki sakinliğine rağmen kızlarımız sahada coşku ile saldırıyorlar. Özetle kenarda melek gibi bir duran kızlarımız sahada canavar kesiliyorlar. Ne demek istediğimi evli erkekler daha iyi anlayacaktır. Kadınlarımıza basketbolumuzu zirveye taşımak yolundaki gayretlerinden ötürü teşekkür ediyoruz.
A Milli Erkek takımıza gelince bugüne kadar ki en iyi kadromuz diyebiliriz. Ama rakiplerde güçlü. Bu nedenle Avrupa Şampiyonası, Türk basketbolu için yine büyük bir sınav olacaktır. Uzun senelerden sonra milli takımımızın başında Türk koç Orhun Ene var. Orhun Ene’ye sevgi-saygımız büyük. Onun milli takımı başarıya taşıması için tüm basketbol adamları ellerinden gelenleri yapmaya hazırlar. Onun yardımcı koçlarından biri sadece savunmaya yönelik iyi bir savunma koçu olması Orhun’unda işini kolaylaştıracak.
Gelelim Tutku’ya. Biz oyun kurucuların en önemli vasıflarının yanlarındaki oyuncuları daha iyi oyuncu yapmak olduğunu söylüyoruz. Tutku da bu konuda Türkiye’nin en iyisi. Milli Takıma alınan point guardlar Tutku’dan kötü değiller. Ancak Tutku bu vasfı ile Türk basketbolunu saçları arkadan bağlı sanki pijama ile oynayan siyah ABD’li oyunculardan kurtarması şansını yaratıyor. Yeni Tutku’lara ihtiyacımız var. Bu yüzden Tutku’nun milli takım içinde olmasa da kenarda olmasında fayda var diye düşünüyorum.
Son olarak Beşiktaş’ı yeniden iddialı olarak parkelere çıkarmak kararı için Yıldırım Demirören ve yönetimine teşekkür ediyoruz. Hele Doğan Hakyemez de Beşiktaş’a gelip Ergin Ataman’a eklenirse basketbolumuz Avrupa’da zirveye çıkar. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Paylaş