Paylaş
Bu kazandığımız moralle önümüzün açılacağına inanıyorum. Ümitler Avrupa Şampiyonası’nda, alacağımız sonuç ne olursa olsun, genç oyuncularımızı daha iyi oyuncu yapma zorunluluğumuz sürüyor. (Oyuncu geliştirme koçu) anlayışını bir türlü yerleştiremedik.. Şu anda basketbolumuzda ölü mevsimiz yaşıyoruz. Oyuncu geliştirmek için ideal bir zaman ama eminim ki ikinci lig koçları dahil tüm koçlarımızın konsantrasyonu yerli veya yabancı oyuncu seçmekle sınırlı. Haklılar. Onların ilk beklentisi maç kazanan takımlar yaratmak. Peki, oyuncu kazandırma görevi ne olacak, kim yapacak? Oyuncu geliştirme koçu anlayışı yerleşmeden bu suale cevap bulmak çok güç. Hatta imkânsız. Dünyadaki yenilikleri de takip edemiyoruz. Saatte bin 500 şut attıran şut makinelerini Türkiye’ye getiremedik. Bu makineler durmadan gelişiyorlar. Artık sadece attığınız şut sayısı değil, soktuğunuz şut sayısını da alet kayda alıyor. Attığınız şut yerine soktuğunuz şut kavramı oyuncuyu zorluyor. Ama konsantrasyon arttıkça şutunuz gelişiyor.
Geçen gün gene genç bir basketbolcu kardeşimizden bir e-mail aldım. Bana “Hangi istatistiğimi geliştirirsem daha çok sahada kalma şansım olur.” diye soruyordu.
‘Basketbol fiziki olduğu kadar duygusaldır (mentaldir)’ konusu her gün daha çok öne çıkıyor. Amerika’nın en asabi koçu Boby Knight’tır. Knight kazandığı başarılar kadar, bir maçta sinirlenip hakeme kenardan oturduğu iskemleyi atmasıyla hatırlanır. O bile geçen gün yazdığı bir yazıda basketbolda başarının temelinde moral vardır diyordu. Dünyada iki çeşit insan vardır. Bazıları pozitif enerji yayarlar. Bazıları da bu pozitif enerjiyi emerler. Bu yüzden benim genç basketbolcu kardeşlerime tavsiyem, pozitif enerji yayıp bir takım oyuncusu olmalarıdır. Pozitif enerji yaymak istatistiklere geçmez ama yanınızdaki oyunculara moral kazandırır. Güçlendirir oyuncu grubunun takım olmasını sağlarsınız. Bir de tersini düşünün. Bazı oyuncular oyundan çıkarken kendilerine haksızlık yapıldığını düşünüp çok kızarlar, somurturlar. Hatta kendilerine verilen havluyu yere atıp yedek sırasına tekme bile atarlar. Bu yaydıkları negatif enerji de arkadaşlarına yayılır. Bu oyuncuların takımlarına verdikleri zarar birkaç teknik faul almalarından bile fazladır. Bazı oyuncular, molalarda koç oyunları çizip anlatırken koçun etrafında kümeleşmek yerine ayakta durup koçu dinlemezler bile. Bu da istatistiğe geçmez ama çok zararlı bir davranıştır. Bu yüzden Amerika’da koçunuzu sadece kulaklarınızla dinlemeyin, gözlerinizle de izleyin anlayışı vardır. Oyuna giren çıkan arkadaşlarınızı alkışlayın. Sırtlarına dokunun moral yayın. Yere atlayan arkadaşınızı tutup kaldırın. Size iyi bir pas veren arkadaşınıza teşekkür edin. Bütün bu olumlu katkılar saymakla bitmez. Hiçbiri istatistiğe geçmez. Ama takımınızın başarısında en az attığınız sayı kadar katkıda bulunur. En önemli olumlu katkı savunmada konuşmaktır. Top elinde olan oyuncuyu tutan arkadaşınıza, göster kendini geçerse alırım diyerek moral vermektir. Böylece pozitif enerji yayılır ve savunma gücünüz ikiye katlanır. Türkiye’de koçlar bazen konuşan oyuncuyu kenara alırlar. Amerika’da kolej maçlarında ise koçlar sahada konuşmayan oyuncuyu kenara alıyorlar. Son olarak genç kardeşimize tavsiyem; istatistikle uğraşma. İstatistiğe geçmeyenlere yönel. Hiçbir kısa oyuncu smaç vuramaz ama istediği anda pozitif enerji yayan olur. Dünyadaki tüm koçlar bu tip oyuncuları arıyorlar…
Paylaş