Ankara’da sanat hayatı gün geçtikçe tükeniyor derken Peker Sanat’ın gerçekleştirdiği bir faaliyet aniden Başkentimizin sanatsal çıtasını yükseklere çıkarttı. Bu sayede sanat çevrelerinin gözü Ankara’ya çevrildi.
Ne mi oldu? Ankara’da ilk defa Peker İnşaat’ın sahibi Erhan Peker’in yıllarca biriktirdiği tabloları kendi adını taşıyan kültür merkezinde sergilemeye başladı. Gerçekten sanat adına alkışlanacak bir olayı gerçekleştirmiş oldu. Ben yıllardan beri böyle bir olayın özlemini çekerim. Bir sanatçı olarak, insan yaptığı eserlerin evlerin duvarlarından daha çok müzelerde sergilenmesini tercih ediyor. Çünkü müzelerde sergilenen eserler ebediyen halk tarafından gezilip paylaşılıyor ve gelecek nesillere ışık saçıyor. SANAT STRESTEN UZAKLAŞTIRIR İnsan evine bir eser satın alıp duvarına astığında onu yakın dostlarıyla paylaşmak ister. Gerçekten bir sanat eserine bakıp onunla ilgili fikir yürütmek, eserin içindeki olayları yorumlamak arkadaşlarıyla eser üzerinde tartışmak insan tabiatına çok iyi gelen bir olaydır. Ne olsa insanı günlük koşuşturmaların oluşturduğu stresli ortamdan uzaklaştırıp beynimizin daha pozitif düşüncelerle dolmasını sağlar. Bunu pekiştiren belki inanmayacaksınız ama başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum. Çok değil bundan bir ya da bir buçuk yıl önce atölyemde resim yapıyordum. İki kişi beni ziyarete geldi. Bir hanım ve bir bey. Yaşları orta yaşın tahminen biraz üzerindeydi. Erkeğin sakalları uzamış, boynu sargılar içindeydi. Hiç konuşmuyordu. Konuşmaya başladığında sadece bir hırıltı duyuluyordu. Konuşmaları çok zor anlaşılıyordu ve bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Bende yanındaki hanıma O’nun ne demek istediğini sordum. “Size teşekkür etmek istiyor” dedi. Tabi ben bu teşekküre bir anlam veremedim. ONA BAKIP ACILARINI UNUTTU Çünkü dedi; kendisi malum kötü hastalıktan dolayı Hacettepe Hastanesi’nde ameliyat oldu. Dinlenme odasında sizin bir tablonuz asılıydı. O tabloyu o kadar beğendi ki, hastane gecelerinde acıların azdığı zamanlarda hep o tablonun karşısına geçip, ona bakıp acılarını unuttu. Dolayısıyla iyileşmesinde sizin tablonuz büyük etken oldu. Onun için size teşekkür etmek istedi deyince hepimizin gözlerinden birer damla yaş süzülmüştü. İşte sevgili dostlar, sanat eserlerine dikkatli bakarsanız onlar sizi içine çekip, alır götürürler. Günlük benliğinizi rahatsız eden bir takım kötü düşüncelerden uzaklaşmanızı sağlarlar. Sizi başka dünyaya götürürler. Onun için halkın hizmetine açılmış olan bu tür müzeler insanlık için çok önemli bir yer tutar. Avrupa’ya gittiğinizde müzeler önünde metrelerce kuyruk görürsünüz. İçeri girdiğinizde tabloların önünde onları hayran hayran izleyen insanlara baktığınızda onların başka dünyalarda olduğunu fark edebilirsiniz. Dolayısıyla Erhan Peker yıllarca titiz bir seçimle oluşturduğu kolleksiyonunu halkın hizmetine, görüşüne açarak çok önemli bir boşluğu doldurmuştur. ZAFER GENÇAYDIN SERGİSİ Ankara’da ki diğer bir önemli sanat olayı da Zafer Gençaydın’ın Armoni Sanat Galerisi’nde ki sergisidir. Zafer benim okuldan tam 50 yıllık arkadaşımdır. Hani 40 yıllık denir ya, demek ki biz onu aşmışız. Ben sanat dünyasına adım atmaya başladığım 70’li yıllarda benim resimlerime objektif yaklaşıp, benim yapmak istediklerimi anlayan üş kişiyi hiç unutmam. Turan Erol, Kayıhan Keskinok ve Zafer Gençaydın’dır. Onun için kendisi günümüze ve günümüz sanatına damgasını vurmuş değerli sanatçılarımızdandır. O eskiden olduğu gibi sanata objektif bakan hocalarımızdandır. Şimdi bana derler ki, biz bu soyut sanatı anlayamıyoruz, ne yapalım? O zaman benim size önerim, hazır resimleri hep bir arada iken Zafer Gençaydın’ın Armoni Sanat Galerisi’nde ki sergisidir. O’nun resimlerine baktığınızda her tablonun size bir şeyler hatırlatmaya çalıştığını fark edersiniz. Hani insan bir şekilde yürürken, otururken, bir yerlere bakarken gözünüzün yan tarafında ipe asılmış rengarenk çamaşırlar, bir salıncağın sallanışı, hızla görüşünüze teğet geçen bir kuş, hatta geçen yıl gittiğiniz piknikte yaktığınız bir mangal, hiç dikkat etmediğiniz doğadaki sarı renkli bir obje. İşte Zafer bizlerin dikkatini bu küçük ayrıntılara doğru yönlendiriyor. Böylece sanatın illa büyük karmaşık konulardan oluşmayıp, böyle dikkatimizden kaçan bir anlık hareketlerin büyük sanat eseri haline gelebileceğini bize anlatıyor. Bende diyorum ki, Konunun büyük olması önemli değil, sanatçının büyük olması önemlidir. Bunu da Zafer Gençaydın’da görüyoruz.