HARİTA ve alan büyüklüğü rakamları yatıyor Çankaya Köşkü’nde masaya.
İşçi sendikalarının liderleri önceki gün Abdullah Gül’e çıkıyor. Konu, 1 Mayıs Bayramı’nın Taksim alanında kutlanmasıyla ilgili.
Sendika liderleri hazırlıklı. Şehir plancılarının yaptıkları harita ve hesapları anlatıyorlar Gül’e.
İstanbul Çağlayan Meydanı 15 bin 410 metrekare. İstanbul Kadıköy Meydanı 14 bin 290 metrekare. İstanbul Taksim Meydanı 58 bin 440 metrekare.
Bu rakamlardan sonra DİSK Başkanı Süleyman Çelebi söz alıyor:
"Bu kadar geniş ve rahat bir alanda güvenliği sağlamak daha kolay."
Bu cümle akla 1 Mayıs 1977 faciasını getiriyor.
1 MAYIS 77
1977’de beş yüz bin kişi Taksim’de buluşuyor.
Kutlama, konuşma, her şey yerinde iken, aniden Sular İdaresinden ve alandaki otelden halkın üzerine ateş edilmeye başlanıyor. Panzerler alanda insanların arasına girerken, bir yokuşu tıkayan kamyon nedeniyle, insanlar kaçacak yer bulamıyor. Ateş, panzer ve kamyon arasında sıkışan insanlar tam can pazarında. Bilanço vahim. 34 kişi ölüyor, 136 kişi yaralanıyor.
Olayla ilgili dönemin Başbakanı Demirel’e verilen MİT Raporu daha vahim:
"Kontrgerillanın darbe hazırlığı."
DİSK Başkanı Çelebi önceki gün Çankaya’da Gül’e bu bilgileri kısaca özetliyor ve ekliyor:
"Bu katliamın failleriyle mücadele etmek gerekirken, bu ülkenin iktidarları bizimle inatlaşıyor. O katillerin hiçbiri bulunamadı."
Katliam nedeniyle, 470 kişi gözaltına alınıyor. Ama, kimse suçlu bulunmuyor.
GÜL YAN ÇİZDİ
Bunları dinleyen Gül, sendika liderlerine, "bu bilgiler bizlere verildi" diyor ve soruyor:
"Ben Dışişleri Bakanı iken, zaman zaman tam tıkandı derken, diplomatlar hep çözüm buldu, şimdi sizin çözümünüz ne?"
Sendikacılar, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak istediklerini, ancak buna izin verilmediğini söylüyor. Gül:
"Siz haklısınız, ben yürütme organı değilim, ülkeyi temsil eden Cumhurbaşkanıyım, ama ilgililerle bunu görüşeceğim."
İlgili dediği, Tayyip Erdoğan.
Sendikacıları Çankaya’da kabul etmek iş değil. Önemli bir işlevi yerine getiriyor gibi rol oynayan Gül, dün yan çiziyor:
"Emniyetin bilgileri var, sendikacıların kontrol edemeyeceği şeyler var."
Gül ne yapıyor? Dostlar alışverişte görsün. Yani, Taksim’e izin yok.
Ardından Erdoğan’ın sözleri geliyor: "Taksim miting alanı değil, provokasyon olabilir."
Bunun üzerine dün DİSK Başkanı Çelebi’yi arıyorum. Çelebi kararlı:
"Biz Taksim’e gideceğiz."
Neden bu ısrar? Çelebi:
"Cumhurbaşkanına da anlattım, 2009 yılı 1 Mayıs’ın yüzüncü yılı, bunu en iyi şekilde kutlamak istiyoruz."
Geçen yıl Taksim yine büyük sorun. İşçiler daha yola çıkmadan, polis DİSK merkezine giriyor, gaz bombası atıyor ve 1 Mayıs işçilere yine zehir oluyor.
Dünyanın her yerinde barış içinde kutlanan 1 Mayıs, bizde yine gerilime gebe görünüyor. İşçiler Taksim’e gitmek isteyecek, yönetim izin vermeyecek, şu anda durum öyle.
Yarına bırakmadan, bunu bugün çözmek gerek.
Otuz yıl, yetti artık
DÜNKÜ basın toplantısında Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ bilinen bir gerçeği açık olarak hatırlattı:
"Türkiye bir terör ülkesi."
İstanbul’da iki gün önce çatışma, dün Ankara’da iki suikast girişimi.
Ondan çok daha önemli, dokuz asker Lice’de şehit düşüyor. Terörle yaşayan Güneydoğu’da bu yıl şiddet artıyor. 90’ları andıran bir terör tırmanışı. Ülke cenaze törenleriyle kan ağlıyor.
Birkaç gün hep birlikte ayaklanıyoruz. Cenaze törenlerinin ardından terörle mücadele nutukları atılıyor, Güneydoğu’ya ekonomik paketler açılıyor. Bunları bir sonraki cenaze törenine kadar unutuyoruz. Tam otuz yıldır olduğu gibi.
Otuz yıldır gelip geçen siyasal iktidarlar hep günü kurtarmaya çalışıyor. Ne zaman temel çözümler üzerinde düşünülecek, hálá belli değil.
Başbuğ’un en önemli sözü
GENELKURMAY Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ açık ve net konuşuyor. Aynı görevde bulunan geçmiş komutanların bazılarında görülen bu özellik, Başbuğ’da öne çıkıyor.
Söylediklerine katılmak ya da karşı çıkmak ayrı. Ancak, ne söylerse söylesin, açıklamaları net.
Başbuğ aslında pek çok konuda önemli açıklamalar yapıyor. Bana göre, en net, en açık ve hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmayacak en önemli sözü şu:
"Türk Silahlı Kuvvetleri’nde darbeyle ilişkisi olabilecek hiç kimse barınamaz. Biz, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne saygılıyız."
Ergenekon günlerinde tam yerine oturan, herkesin duymak istediği bir söz.