Paylaş
Üç gün önce, Başbakan Erdoğan Göktürk-2 uydusunun uzaya gönderilmesi törenine katılmak amacıyla ODTÜ’ye gidiyor. ODTÜ elli yıldan bu yana öğrenci eylemlerinin beşiği. Erdoğan’ın ODTÜ’ye gideceğini öğrenen öğrenciler protesto amacıyla toplanmaya başlıyor.
Neden protesto? Öğrenciler üzerindeki hükümet baskısını protesto. Değişik rakamlar bir yana, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in açıkladığı resmi rakam tutuklu öğrenci sayısı 110. Gazetecilerle birlikte öğrenciler de hedefte.
Öğrenciler Erdoğan’ın geleceğini nereden biliyor? Okula birkaç saat önceden gelmeye başlayan iki bin polis ve araçlardan.
YEDİ SAAT SÜRDÜ
Polisin üniversiteye gelmesiyle birlikte başlayan olaylar, Erdoğan’ın ve diğer yetkililerin oradan ayrılmasından sonra da devam ediyor. ODTÜ tam savaş alanı, yedi saat süren meydan savaşı.
Çok sayıda öğrenci biber gazından ve coplardan etkilenirken, Barış Barışık isimli bir öğrenci beyin kanaması geçiriyor.
ODTÜ’deki baskıyı protesto için, bu kez yurdun çeşitli yerlerindeki üniversiteler eyleme geçiyor, protesto yaygınlaşıyor.
Olayın özünde, toplumun her kesimine olduğu gibi, öğrencilere yönelik baskı ve tutuklamalar yatıyor. Son dört, beş yıldır tutuklamalar öyle hale geliyor ki, “Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi” kuruluyor. Böyle bir örgütün kurulması bile, geldiğimiz noktayı yeterince açıklıyor. Adı geçen inisiyatif bugün tutuklu öğrencilerin çeşitli ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla İstanbul Kadıköy’de bir konser düzenliyor.
NEDEN ÇOK POLİS
Dikkat çeken bir başka nokta, Erdoğan’ın çok sayıdaki koruması dışında, o kadar çok polis ve araçla üniversiteye gitmesi. Ya da gitmek zorunda kalması. Bir liderin kendi kendine düşünmesi gereken bir durum.
Bütün bunların ötesinde, çoktan unuttuğumuz başka bir olay var. ODTÜ Rektörlüğü bir açıklama yapıyor. Yıllardan sonra ilk kez bir üniversite başını kaldırıyor. Açıklamada şöyle deniyor:
“ODTÜ olarak yerleşkemizde yaşanan şiddeti kınıyoruz. ODTÜ’nün ve ülkemizin şiddetten arınması için öncelikle güvenlik kuvvetlerinin dikkatli davranmasını bekliyoruz”.
PROTESTO HAKKI
Açıklamada altı çizilmesi gereken bir cümle:
“Polisin protesto hakkını kullanmak isteyen öğrencilere karşı şiddet kullanmaktan kaçınmasının önemini bir kez daha vurguluyoruz”.
Yıllar sonra bir üniversite öğrencilerin protesto hakkını cesurca savunuyor, polisin şiddetini kınıyor. Herkesin baskı altına alındığı, değişik yöntemlerle korku salındığı bir ortamda suskunluğa gömülmüş üniversitelerden biri artık dayanamıyor, nihayet sesini çıkartıyor.
Rektörlerin nasıl seçildiği belli, üniversitelerin iktidara uygun adım temposunda ellerinin, kollarının nasıl bağlandığı belli. Onun için ODTÜ’den gelen açıklama sanıldığından çok daha önemli bir gelişme.
Temmuz’dan beri iddianame
KİTLESEL davaların ne zaman, nasıl sonuçlanacağı kamu oyunda sürekli sorgulanıyor. Bir davadan ötekine, binlerce sayfalık iddianameler.
İstanbul’daki KCK davasında temmuzdan bu yana iddianame okunuyor. Temmuz, ağustos, eylül, ekim,
kasım, aralık, altı aydır. Elbette altı aydır her gün değil. Örneğin, iddianamenin okunması dün de sürüyor.
Bu KCK davasında 205 sanık var.
Adalet Bakanlığı davaların hızlandırılması, tutukluluk sürelerinin kısaltılması ve tutukluluğun istisnai olması için yargı paketleri hazırlıyor.
Bu paketlerden üçüncüsü aylar önce çıkıyor, değişen hiç bir şey yok.
Paylaş