ÜÇ Japon rehine. Irak’ta. Türkiyeonları kurtarıp, Başbakan Erdoğan’ın uçağında Tokyo’ya götürebilir mi?Erdoğan’ın Japonya gezisi öncesinde bu düşünce üzerinde duruluyor.
Japonya kan ağlıyor. Bütün Japon TV’lerinde aynı sahneler. Bütün gazete manşetleri aynı. Geçen perşembe, Irak’ta Felluce yakınlarında üç Japon, El Kaide’ye bağlı bir terörist örgüt tarafından kaçırılıyor.
İkisi gazeteci, biri sivil toplum üyesi. TV’ler, kaçırılan Japonlar’ı sık sık gösterirken, aynı anda aileleriyle yapılan röportajlar yayınlanıyor. Bu arada hükümetin görüşüne yer veriliyor.
ÜLTİMATOM
Terör örgütü, kaçırdıkları üç Japon karşılığında, Japon Hükümeti’ne bir ültimatom gönderiyor:
Üç gün içinde Japonya, Irak’taki askerini geri çekmeli.
Japon Hükümeti, gönderdiği asker karşılığında, Irak halkından özür dilemeli.
Japon Dışişleri Bakanı Felluce’ye gelerek ABD askerlerinin giriştikleri katliama tanıklık etmeli.
Eğer bunlar olmazsa, teröristler üç Japon’u öldüreceklerini açıklıyor. Japon Hükümeti’ne de geçtiğimiz pazar akşamına kadar süre tanıyor. Ancak, süre dün, bugüne uzatılıyor. Bu satırların yazıldığı sırada her an her şey olabilir.
Japon yetkilileri, ‘Rehinelerden haber alamıyoruz’ derken, El Cezire Televizyonu rehinelerden sık sık yeni görüntüler yayınlıyor. Bunlar da Japon TV’lerine aktarılıyor.
Japonya üç rehineye kilitleniyor.
SÜRE KISA
Japonlar, perşembe günü kaçırılıyor. Başbakan Erdoğan, Tokyo’ya Ankara’dan cumartesi gecesi hareket ediyor.
İşte o arada... Acaba Türkiye bu rehineleri kurtarabilir mi?.. Başbakan, kurtarılan rehineleri beraberinde Tokyo’ya götürebilir mi?.. Doğrusu, iyi jest!..
Türk istihbaratı Irak’ta bir deneme yapıyor. Ama, Japonlar’ın yerini belirlemek mümkün olmuyor. Zaten yer belirlense bile, sonrası?.. Ya filmlerdeki gibi Japonlar kaçırılacak ya da terör örgütüyle anlaşmaya varılacak!..
Bütün bunlar için süre kısa. Ayrıca, binbir güçlüğü var. Ayrıca, bir sürü siyasal soru taşıyan bir serüven.
Ama belli bir çevre, rehinelerin kurtarılarak Japonya’ya bir jest yapılması düşüncesini taşıyor.
Irak’ta 600 Japon askeri bulunuyor. Bunların hepsi de doğrudan savaşan asker değil. Bir kısmı çeşitli hizmetlerde çalışan teknik personel.
Türkiye: 5 Japonya:1
JAPONYA 2003’ü Türkiye yılı ilan ediyor. Geçmişte ilan edilen ülkelere Türkiye’yi de dahil ediyor. Bu arada Tokyo’da açılan Türkiye’yle ilgili sergiyi 600 bin Japon ziyaret ediyor.
Bu yakınlığın yanısıra, Japon İmparatoru’nun amcası Prens Mikasa Türkiye’yle çok ilgili. Japonlar 17 yıldır Kaman Kalehöyük’te arkeolojik kazılar yapıyor. Mikasa arkeolojiye ve Türk tarihine çok meraklı, bu kazıyla ilgileniyor.
Ne var ki, bu ilgi siyasal ilişkilere pek yansımıyor. Erdoğan son 20 yılda Japonya’yı ziyaret eden dördüncü başbakan. İki kez Özal, bir Demirel, bir Çiller. Yani, toplam 5 ziyaret. Buna karşılık, sadece 1990’da bir Japon başbakanı Ankara’ya geliyor.
Türk-Japon ticari ilişkile de, bu siyasal tablodan çok farklı değil. Bizim ihracatımız 150 milyon dolar, onların bize ihracatı 2 milyar dolar. Çok küçük rakamlar.
Ekonominin siyaseti yönlendirdiği dünyada, rakamlar bu kadar cılız kalınca, siyaseti açmak da belki güçleşiyor.
Ayaküstü gündemi deldi
DIŞ gezilerde dikkatimi çeken bir nokta var. Başbakan Erdoğan, ağırlıkla gidilen ülke ve o gezi ile ilgili soru istiyor gazetecilerden. Eğer farklı konuda bir soru gelirse, bunu genellikle yanıtlamak istemiyor. Hatta, kendi deyimiyle gezi kapsamı dışındaki soruları ayaküstü gündem olarak niteliyor.
Ankara’dan Tokyo’ya hareket ediyoruz. Bir süre sonra Başbakan uçakta herkesin elini sıkıyor, hal hatır soruyor ve biz gazetecilerle sohbete başlıyor. İlk soru Kıbrıs!.. Yani, gezi dışı, yani ayaküstü gündem!.. Ama, Erdoğan hiç duraksamadan Kıbrıs’la ilgili soruyu yanıtlıyor. Ayaküstü gündemi deliyor.
Galiba Denktaş’a en ağır yanıtlarından birini veriyor: ‘Ne anlatacaksan Kıbrıs’ta anlat.’ diye sesleniyor. Ayrıca, Türkiye’deki Meclis içi ve dışı muhalefeti de eleştiriyor: ‘30 yıldır neden hiç çözüm üretmediniz?..’
Türkiye, AB yolunda çok ciddi bir fırsat yakalıyor. Kangren olmuş Kıbrıs’ta, karşılıklı ödünlerle bir çözüme doğru yol alıyor. Başbakan Erdoğan şimdi bu çözüm yolunu tıkamak için çeşitli yöntemlere başvuranlara çok kızgın!..
Hiç olmazsa bu konuda, ayaküstü gündemi delmekte haksız mı?..