‘Türkiye uçuyor’ nereye konacak

ÇOK sıradan bir cümle:

“Türkiye’nin en büyük ticari ortağı AB”.

Haberin Devamı

Bir başka sıradan cümle:
“Türkiye’ye gelen yabancı sermayenin yüzde 80’i AB’den”.
AB’nin Türkiye İlerleme Raporunda yer alan bu sıradan cümleler, gelecek bir kaç yılın en heyecanlı cümleleri olmaya aday.
Neden aday? Komşuda pişecek, bize de düşecek. Ne o? Ekonomik kriz.
Yunanistan’la başlayan, İtalya, Portekiz, İrlanda’ya sıçrayan ekonomik kriz, AB ile bu kadar iç içe bulunan Türkiye’yi önümüzdeki yıl ve sonrasında çok yakından ilgilendirecek.
Bunu 2008’de Amerika’da patlayan krizle karşılaştırmak olayı hafife almak olur. Kriz Amerika’da patladığında bile, bizdeki etkisi Amerika’dan daha fazla. Teğet geçti, filan ama, deldi de geçti. Şimdi ise, AB öksürse, bizim nezle olacağımız bir kırılganlık var.
NEME LAZIM
2002’den bu yana ürettiğimizden daha çok tüketiyoruz, daha çok borçlanıyoruz. Dokuz yılın toplam dış ticaret açığı 500 milyar dolar. Kazanmadığımız parayı harcıyoruz.
Özel sektörün dış borcu dokuz yıl içinde 47 milyar dolardan 202 milyar dolara fırlıyor. Ama, onlara sorsanız, büyük çoğunluğu, hükümete arka çıkmak adına, neme lazım, aksini söylersem, başıma ne gelir, korkusuyla aynı şarkıyı söylüyor:
“Türkiye uçuyor”.
Doğru, dış ticaret rakamlarına, üretime, işsizliğe, zamlara bakıldığında, Türkiye uçuyor. Merak ediyorum, Türkiye ile birlikte kimler uçuyor? Nereye, nasıl uçuyor, uçtuktan sonra nereye konuyor?
Toplumların iyimser olması elbette her zaman iyi. Bozuk moral yerine, iyimser olmak olumlu. Ancak riskli, her şey iyi, derken duvara toslamanın bedeli yüksek oluyor.
ORTA VADELİ PROGRAM
AB’de yaklaşan kriz Çin’i ve Hindistan’ı bile etkiliyor. Oralarda da, büyüme hızı düşecek. AB’nin yakın partneri olarak, AB’deki krizin bizi daha derin etkileyeceği ortada.
Buna önlem olmak üzere, Orta Vadeli Ekonomik Program açıklanıyor. Çevreden maliyeye, dış ticaretten sağlığa, bankacılıktan orta ve küçük boy işletmelere kadar uzanan önlem paketi var.
Geniş düşünülerek hazırlanmış bir paket. Soru şu, o paket AB’den bize sıçrayacak krize ne ölçüde siper olacak?
Avrupa’yı ve bizi zor günler bekliyor.

Haberin Devamı

Rekor bizde, 70  kişi normal değil

Haberin Devamı

“BİZ yüzde 99’uz, yüzde 1’leri değil, yüzde 99’u kurtarın”.
Geçen cumartesi dünyada pek rastlanmayan bir eylem birliği gerçekleşiyor. “Zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan” insanlar dünyada 951 kentte sokaklara dökülüyor ve yukardaki slogan çerçevesinde birleşiyor. Beş kıtaya yayılan milyonlarca insan ne istiyor?
- Daha fazla demokrasi.
- Daha adil gelir bölüşümü.
- Yaklaşan ekonomik krizin bedelini dar ve orta sınıflar değil, üst gelir gurubu ödesin.
- Askeri harcamalar azalsın.
- Eğitim, sağlık ve sosyal harcamalarda kısıntı olmasın.
Arap Baharı siyasal bir isyan. Yunanistan’da başlayan, bütün dünyaya yayılan gösteriler ise, yaklaşmakta olan ekonomik krizle ilgili. Yine de, daha fazla demokrasi, isteği başı çekiyor.
Dünyadaki 951 kente yayılan gösterilere İstanbul da katılıyor. Doğru katılıyor, sadece 70 kişi ile. Dünyadan bu kadar kopuk, ürkek, bencilliğin tavan yaptığı garip bir durum. Neden böyle?
Korkudan ve baskıdan.
En küçük bir eylemde biber gazıyla başlayan polis müdahalesi, gözaltı ile devam ediyor, tutuklamaya kadar varıyor. Telefon dinlemeleri sonucu insanlar birbiriyle konuşmaktan ürküyor.
70 kişi normal değil. Sosyal psikologlara havale etmek gerek.

Haberin Devamı

Bütün haberleri geride bıraktı

“KÖPRÜ viyadüğünden bir beton parçası düştü”.
Bana göre, son günlerin en önemli haberi bu. Boğaz Köprüsü’nün zaman zaman metal yorgunluğu gündeme geliyor. Köprüdeki sallanma, köprünün dayanıklığını tartışmaya açıyor, ama her sefer orada kalıyor.
Son olarak, köprüden beton parçasının kopması birilerini harekete geçiriyor. Konunun uzmanlarından Ahmet Vefik Alp’in gözlemi çarpıcı. “İki köprünün günlük kapasitesi 250 bin araç iken, bugün iki köprüden günde 550 bin araç geçiyor, köprüler bunu kaldıramaz”.
Korkunç bir tehlikeye doğru mu yol alıyoruz? Vefik Alp bu görüşte, Boğaz Köprüsü’nün mutlaka bakıma alınmasını öneriyor. Pek çok uzman aynı görüşte.
Bakalım köprülerden sorumlu olan Karayolları Genel Müdürlüğü ve bağlı olduğu Bakanlık düşen beton parçasını unutacak mı, yoksa üzerine mi gidecek, hangi önlemi gerekli bulacak?

Yazarın Tüm Yazıları