Paylaş
Türkiye’nin öne sürdüğü bu varsayım AB tarafından kabul görmüyor. Rekabete aykırı gerekçesiyle.
Dolayısıyla, dün imzalanan anlaşmada bu madde yok.
Varlar ile yokların sık buluştuğu Nabucco Projesinde ülkeler ayrı, AB ayrı, şirketler ayrı. Projeyi herkes kendine göre, bir yöne çekmeye çalışıyor. Çıkarlar farklı olunca, projenin gerçekleşmesi de, güçleşiyor.
Uzun bir yolun sonunda dün imzalar atılıyor. Önemli olan bu.
UCUZ FİYAT
Her ülke için farklı anlam taşıyan anlaşma, kaynaklara en yakın ülke olması açısından, Türkiye için avantaj.
Türkiye bu avantajı daha ucuz fiyat olarak dile getiriyor.
AB buna karşı. Çünkü, ucuz fiyat bizim sanayi maliyetlerimizi düşürüyor.
Oysa, hattın üçte ikisi Türkiye’den geçiyor. Türkiye bu hattan geçecek doğalgazı daha ucuza alması gerekiyor. Ancak, bu hakkı engelleniyor.
Bu engellemede AB, diğer ülkeler ve şirketler kolayca birleşiyor.
Buna karşılık, Nabucco Projesi ile birlikte, Türkiye çok ciddi siyasal bir avantaj ele geçiriyor.
Nabucco, Türkiye’de iki kavramı öne çıkartıyor. Enerji diplomasisi ve enerji hukuku.
Enerji hukuku, bizdeki hukuk ile AB hukukunu eşit hale getirmekten geçiyor. Teknik ve fakat zorunlu bir eşitlik.
Pratikte önemli olan enerji diplomasisi. Türkiye şimdi enerji üzerinden dış politikayı yönetme ve yönlendirme fırsatı yakalıyor. Nabucco ile dış politikada kullanabileceği iyi bir karta sahip oluyor. Eli güçleniyor. O kartı yerinde ve isabetli kullanmak şartıyla.
ANLAŞMAYI GÖRMEK
Bunun ötesinde, dün imzalanan anlaşmanın tam metnini görmek gerek. Enerji uzmanlarının o metni hepimizin anlayacağı dile çevirmeleri gerek.
O metin uluslararası bir anlaşma. Mecliste görüşülmesi ve kabul edilmesi gerek. Artık Meclis açıldıktan sonra.
Bu hatla doğrudan ilgili ülkelerin dışında, çok başka bir ilgili var. Amerika.
Amerika’nın amacı, Rusya’nın Avrupa’da enerji egemenliğini kırmak.
Eh, o kadar olacak. Bu kadar büyük enerji projelerinde siyasetin çok yönlü at oynatması normal.
Konser baskınına af, artık normal
HANGİ AB ülkesinde bir klasik müzik konseri basılmak tehlikesi ile karşı karşıya?
Hangi AB ülkesinde savrulan tehditlerin ardından, onlarda namaz olmadığına göre, dini ayin yapılıyor?
Hangi AB ülkesinde bir klasik müzik konserine yönelik saldırıdan sonra, polis o eylemcileri serbest bırakıyor?
Dünyada bizi en iyi temsil eden sanatçılarımızdan İdil Biret’in konserine yönelik saldırı, Türkiye’nin dipten dibe fokurdayan yüzünü ortaya çıkartıyor. Bir dizi yalan ve kışkırtmayla birlikte.
Konser Topkapı Sarayı’nın birinci avlusunda. O avlu, Osmanlı döneminde halkın işi için devlete başvurduğu yer. Ayrıca, hamamlar, bekçi ocağı, koğuşlar orada.
Kutsal Emanetler ise, üçüncü avluda. Kilerci koğuşu, Enderun, Hazine dışında, Kutsal Emanetler yani, Hz. Muhammed ile dört halifenin kılıçları, Sakal-ı Şerif, Kabe anahtarları burada.
Konserin verildiği birinci avlu ile Kutsal Emanetlerin bulunduğu avlu arasında hiç bir bağ yok. Birinci avluda konser vermek ya da şarap içmek, asla ve asla Kutsal Emanetlere saygısızlık değil.
Türkiye’nin değişik yerlerinde, benzer nitelikte olaylar toplandığında, çıkan fotoğraf ürkütücü. Türkiye’de düzen değişiyor. Polisin baskıncıları serbest bırakması değişikliğin ilanı.
Devşirme bakan Ertuğrul Günay dışında, çekirdekten AKP’li hiç kimse bunun için sesini çıkartmıyor.
Yine de, AKP’nin ektiği tohumlar, belki artık kendini bile aşıyor.
Paylaş