Paylaş
2014 Cumhurbaşkanı seçimine daha iki buçuk yıl var. Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı adayı olur ve seçilirse AKP’nin başına kim geçecek? Aslında seçilmezse de, soru yine aynı, çünkü AKP tüzüğüne göre, bir kişi en fazla üç kez milletvekili olabiliyor. Yani, Erdoğan 2014’de milletvekili, dolayısıyla Başbakan olamıyor.
Bu durum çeşitli senaryoları beraberinde getiriyor. Bunlardan bazıları medyada yer alıyor. Yer almayan bir başka senaryo şöyle.
AKP’de Genel Başkan ayrı, Başbakan ayrı olacak. İkisi birbirinden ayrılıyor. İddiaya göre, Erdoğan’ın böyle bir planı, düşüncesi var.
DAVUTOĞLU VE TOPBAŞ
Rivayete göre, Cumhurbaşkanı seçilirse, Erdoğan AKP’de gücün tek elde toplanmasını istemiyor. Güç bölünecek ki, Cumhurbaşkanı rahat edecek.
AKP tüzüğüne göre;
a) üç kez üst üste milletvekilliği olamayacağı için,
b) ve Anayasaya göre, Başbakanın milletvekili olması gerektiği için, üç seçimdir milletvekili seçilen AKP’nin ağır toplarının Başbakanlık şansı yok.
Kimin var? Senaryonun devamında iki kişinin şansı ön plana çıkıyor-muş.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş.
Bu senaryoyu bana bazı AKP ileri gelenleri aktarıyor.
BİR ABD, BİR SÜRPRİZ
Yine rivayet o ki, Davutoğlu ibrenin kendisine dönebileceğinin farkında. O nedenle Amerika’ya yaklaşıyor-muş.
Hatta, Türkiye’nin Suriye’ye karşı haşin ve şahin politika izlemesinin altında, bu yakınlığın ve ileride doğacak yeni makam ve mevkilere duyduğu merakın rol oynadığı öne sürülüyor.
AKP milletvekilleri Davutoğlu’na karşı uzak duruyor. Ondan hoşlandıklarını söylemek biraz zor. Buna karşılık, AKP örgütü Davutoğlu’na daha yakın. Halk içindeki popülaritesi yine pek düşük sayılmaz.
Topbaş ise, tam sürpriz. Önemli bir artısı var. Tayyip Erdoğan ile uzun yıllardır beraber, ona en yakın isimlerin belki başında geliyor. Erdoğan’ın bütün kalbiyle güvenebileceği bir isim.
ARINÇ’IN ŞANSI
Son senaryoya göre, madem AKP genel başkanlığı ile Başbakanlık ayrılıyor, bu durumda genel başkan kim oluyor?
Bülent Arınç.
Arınç üç dönemdir milletvekili, bir daha milletvekili olamıyor, dolayısıyla Başbakan olma şansı yok. O zaman, Erdoğan açısından yine güvenilir bir yurttaş olarak Arınç neden AKP Genel Başkanı olmasın?
Bunlar AKP kulislerinden esen son senaryolardan biri. Daha o kadar çok zaman var ki...
Pasaport kapakları Fransızlarda
YENİ, hani şu chip’li pasaportları Darphane basıyor. Uzun maceralardan sonra bu pasaportlar 2010 Haziran’ından bu yana Dışişleri Bakanlığına verilen özel yetki ile düzenleniyor.
Darphane ilk beş milyon pasaport kapağını bir Malezya firmasından alıyor. Sonraki beş milyon kapak için Ekim 2011’de ihale açılıyor. İhalede en düşük fiyatı bir Fransız firma kazanıyor. Ancak, bu ihale iptal ediliyor.
Yeni ihaleyi bir başka Fransız firması kazanıyor. Ne var ki, bu firmanın kapaklarda kullandığı chip’ler hack ediliyor, kırılıyor. O sorun çözülüyor, her ne ise, sonuçta bizim pasaportların kapaklarını Fransızlar yapıyor.
O firmanın kazanılmış hakkı var. Buna karşılık, Fransız Meclisinin soykırım kararına karşı, bizim hiddetli ve şiddetli önlemlerimiz var. Şimdi ne olacak?
Kapağını Fransızların yaptığı pasaportla Fransa’ya gidip, orada soykırım cezası almak ne matrak olur ama.
Yargıç ve savcıların yoksulluk feryadı
ASIL yargılamayı yapan yargıç ve savcıların sendikası Yargı-Sen. Yargının çeşitli yönleriyle eleştirildiği bir dönemde Yargı-Sen çok başka bir konuda duyuru yapmak ihtiyacı hissediyor.
Yargıç ve savcıların mali durumları iyi değil.
Yargı-Sen’e göre, ücretler açısından “yargı içinde imtiyazlı bir sınıf yaratılarak, yargı sisteminde aynı işi yapanlara farklı aylıklar ödeniyor, eşit işe eşit ücret ilkesi yok sayılıyor”. Yargıç ve savcılar son 5.5 yılda yapılan iyileştirmelerden yararlanamadıkları gibi, aylıklarında reel olarak yüzde 20 dolayında kayıp meydana geliyor.
“Şu anda mesleğe ataması yapılan bir yargıç ya da savcı 2.900 TL dolayında aylık alıyor”. Türk-İş’in Kasım 2011 itibariyle belirlediği 3.018 liralık yoksulluk sınırının altında.
Yargıtay ve Danıştay’da biriken milyonlarca dosya ile ilgili çeşitli açıklamalara karşı, Yargı-Sen sesini yükseltiyor:
“İş yükü altında asıl biz eziliyoruz. Halen kürsüde ve yüksek yargıda görev yapan on bin civarında yargı mensubunun büyük bölümü, gerçekten hukukun üstünlüğü ilkesine göre yönetilen ülkelerde ancak 3-4 yargıç ya da Cumhuriyet savcısının bakabileceği iş yükü altında ezilmekte, adaletin tecellisi adına gecesini gündüzüne katmakta, hatta hafta sonlarını mesaisine eklemektedir. Bu nedenle hak ettikleri tartışmasız, emek ve konumlarına göre uygun ücret mücadelesi vermeleri çok doğaldır.”
Yargı-Sen milletvekili aylıkları ile de karşılaştırma yapıyor, “insan onuruna uygun” ücret için kendi aylıklarının yürütme erkine bağımlılıktan kurtarılmasını istiyor.
Geçim derdini düşünmek zorunda kalan yargıç ve savcılar hangi dosyayı, iç rahatlığı ile nasıl inceleyecek?
Paylaş