Paylaş
Zeynep polisi arıyor, polis “ancak kötü bir şey olursa müdahale edebiliriz” karşılığını veriyor. Annesinin evine gitmeye karar veriyor. Üç çocukla nasıl gidecek? Boşanmadığı için ayni-nakdi yardım alamıyor.
* * *
Özlem dokuz yılık evli, bir çocuğu var. Eşinden sürekli şiddet görüyor. Karakola gidiyor, hastaneden sağlık raporu alıyor. Karakolda kendisine hakları anlatılmıyor, bekleme odasına alınıyor. Bir de bakıyor ki, eşi karakoldaki bekleme odasına geliyor. Özlem evine gitmek istemiyor, polis “biz kocanın kulağını çektik, haydi evine git” diyor.
* * *
Eser cinsel tecavüze uğruyor. Kendisine tecavüz eden adamla evlendiriliyor. Sonra kaçıyor. Bir başka kişinin tecavüzüne uğruyor. Aile bu adamla evlenmeye zorluyor, evleniyor. İki evliliğinden iki oğlu oluyor. Yeni kocası iki çocuğa da tecavüz ediyor.
Bu örnekleri “Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, 2010-2011 İzlenme Raporu’dan” aktarıyorum. Buna benzer insanın kanını donduran daha pek çok örnek var o raporda.
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Türkiye’de “kadınlar günü” denilince, akla önce ne yazık ki, kadına şiddet geliyor. Türkiye’de şiddete maruz kalan kadınların oranı yüzde 39.
RAKAMLARLA KADIN
Bakanlar Kurulu‘nda tek kadın bakan var. 16 Büyükşehir Belediyesi arasında kadın başkan yok. 2903 Belediye Başkanı’ndan sadece 26’sı kadın. Kadın muhtar oranı yüzde 2. Bir kadın vali var, 177 büyükelçiden 18’i kadın.
Meclis’teki siyasi partilerin karar organlarında kadınların oranı BDP‘de yüzde 39.5, CHP’de yüzde 20.6, AKP’de yüzde 17, MHP’de yüzde 4.
Ekonomik büyüklüğü ile dünyada 16’ncı sırada yer alan Türkiye, kadınların ekonomiye katılımında sondan dördüncü.
AB’de her 100 kadından 59’u çalışırken, bu sayı Türkiye’de 22. Oysa, araştırmalar kadın istihdamındaki beş puan artışın yoksulluğu yüzde 15 azalttığını gösteriyor. Çalışma çağındaki kadınların yüzde 62’si, yani 12 milyon kadın ev işleriyle meşgul.
Çalışan 100 kadından 42’si tarım sektöründe, neredeyse tamamı ücret almadan çalışıyor. Kentlerde yetişkin her 100 kadından sadece 20‘si işgücüne katılıyor. Çalışan her yüz kadından 58’inin hiç bir sosyal güvencesi yok.
Her 8 Mart’ta olduğu gibi, bugün de “yaşasın kadınlarımız” nutukları yine eksik değil. Ben Nazım’ın “soframızda öküzümüzden sonra gelen kadınlarımız” satırlarını hatırlıyorum.
Mersin Üniversitesi’nde olmak var
AMERİKA’daki üniversitelere nazire, geniş bir kampus, yüzme havuzu ve spor salonları ile birlikte, çeşitli dallarda fakülteler, enstitüler, yüksek okullar, meslek yüksek okulları, yaklaşık 30 bin öğrenci modern binalarda öğrenim görüyor. Deneyimli bir rektör, kaliteli bir öğretim kadrosu yönetiminde.
Burası Mersin Üniversitesi. Üniversitenin İletişim Fakültesi İletişim Günleri başlığı altında iki gün süren konferans dizisi düzenliyor. Bunlardan birine ben de katılıyorum. Konferans öncesi ve sonrasında Mersin Üniversitesi kampüsünü dolaşıyorum. Anadolu’da gördüğüm en iyi bir kaç üniversiteden biri.
İletişim Fakültesi belgesel filmler yapıyor, kısa film yarışmaları düzenliyor, kazandığı parayla fakülteye araç-gereç alıyor. TV ve radyo yayını yapıyor.
Üniversite cezaevindeki tutuklu ve hükümlülerin meslek edinmeleri için Mersin Başsavcılığı ile protokol imzalıyor. Deniz kaplumbağaları için bilim kampı düzenliyor. Tarih ve coğrafya çalıştayları düzenliyor. Öğrencilerle çevre sorunlarını tartışıyor. Kent konseylerinden kadına yönelik şiddete, felsefe günlerinden nükleer enerjiye kadar çeşitli konularda konferanslar var. Akran rehberleri belli eğitimden geçtikten sonra, üniversiteye yeni gelen öğrencilere rehberlik yapıyor, üniversiteyi tanıtıyor. Müzik, tiyatro gösterileri, şenlik eksik değil.
Öğrenciler için ayrılan özgürlük alanı var. Orada protestolarını dile getiriyor, afişlerini asıyor, müziklerini çalıyor. Öğrencileri memnun etmeyen sorunlar mutlaka var. Bunların çözümü için öğrenciye baskı, ceza geri planda.
Rektör Prof. Dr. Süha Aydın’ı, dekanları, öğretim üyelerini, öğrencileri kutlamak gerek. Bir üniversite bir kente, bir yöreye nasıl katkı sağlıyor, bunun örneği Mersin Üniversitesi.
Mersin Deniz Ticaret Odası
ÜYELERİNİN çoğu köklü Mersin ailelerinden geliyor. Çoğu yurt dışında eğitim görüyor, sonra kendi illerine dönerek, aileleri gibi deniz ticareti ile uğraşıyor. En iyi örneklerden biri
Mersin Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Cihat Lokmanoğlu.
Mersin ithalat, ihracat ve reeksport açısından Orta Doğu ile ticaretin ana limanlarından biri. Denizcilik bu
açıdan Mersin’de en gözde uğraşlardan.
Deniz Ticaret Odası Mersin’in sosyal yaşamına katılıyor, Mersin Üniversitesi’ne çeşitli açılardan katkı sağlıyor, film yarışmaları düzenliyor, etkin bir sivil toplum örgütü.
Mersin en çok göç alan illerden
biri. Karmaşık sosyal ve siyasal yapısına rağmen, son on yılda üç,
dört kez gittiğim Mersin’i bu sefer hızla gelişen bir kent olarak görüyorum.
Paylaş