Sırlarla dolu 1111 No’lu oda

Beyaz fesi, ipek mavi entarisi içinde, bıyıklarının üzerine düşen kocaman gözlüğü ile göbeğini hoplata hoplata merdivenleri çıkarken, mutluluktan uçuyor. Çünkü, o şimdi başkan!..

Birleşmiş Milletler'de bir masanın etrafında oturan on beş kişi, her ay bir soldaki sandalyeye kayıyor. Soldaki en son sandalye dönem başkanına ait. Burası Güvenlik Konseyi. Şu anda, dönem başkanlığı koltuğunda bizim mavi entarili, 110 kiloluk Gine Büyükelçisi Mamady Traore oturuyor.

Traore bir ay sürecek başkanlığın hakkını veriyor. Ne de olsa, ABD, Çin, Rusya, Fransa, İngiltere gibi devlerin başkanlığını yürütüyor!.. Onun için de, yüz metrelik mesafeyi, kasketli şoförün kullandığı siyah Lincoln içinde almaktan daha doğal bir şey yok!.. Anlamadınız galiba, o şimdi başkan!

Gerçekleri de, hiç çekinmeden dile getiriyor. Kendi yanına çekmek için, ABD'nin Güvenlik Konseyi üyelerine mali yardım sözü verdiği yolundaki iddialara açıklık getiriyor:

‘‘Benim ülkemdeki göç sorununu çözmemiz için, ABD bize iki milyar dolar önerdi. Başkalarına kırk milyar dolardan söz edilirken, bize önerilen bu miktar çok komik. Kaldı ki, biz barış ve insanlık için çalışıyoruz!..’’

Gine'nin diktatörü Lansana Conte, işbaşına darbeyle geliyor. Tıpkı büyükelçi gibi, o da çok açıksözlü! Kendisinin başkanlık süresini uzatmak amacıyla anayasa değişikliğine giderken, insanlık için, bölge halkına barış için bir dönem daha başkan kalması gerektiğini çok açık bir dille söylüyor!

Çünkü, Gine şu anda dünyada rüşvet ve yolsuzluğun en yoğun yaşandığı ülkelerin başında geliyor. Faili meçhul cinayetlerin, işkencelerin, keyfi tutuklamaların haddi hesabı yok. Gine ayrıca Batı Afrika'da çocuk kaçırmaların merkezi.

Ama, bütün bunların hepsi, insanlık için! Ne diktatör Conte'nin, ne Büyükelçi Traore'nin bir başka hesabı var! Varsa yoksa, insanlık!..

Aslında, hem Güvenlik Konseyi'nin diğer üyeleri, hem de Birleşmiş Milletler'de çok sayıda ülkenin temsilcisi, durumun farkında. Yani, şu fani dünyada insanlık için çalışmanın zevki bambaşka!..

Traore de, tam bu zevkin tadına varmışken, Güvenlik Konseyi'nin bazı üyeleri, onun keyfini kaçırıyor. Bir aylığına da olsa, bina güvenliğinden sorumlu olduğu için, başvurular ona yapılıyor:

‘‘Biz aramızda görüşüp, gizli bir karar almak istiyoruz, ama Birleşmiş Milletler binasında CIA bütün odaları dinliyor! Koca Birleşmiş Milletler binası mafya merkezini de geçti!’’

Soğuk savaş gibi!.. Sisli ve yağmurlu bir havada, tren istasyonlarında buluşan ajanların birbirlerini kollamaları gibi, New York'taki Birleşmiş Milletler binasında da, herkes birbirini kolluyor. Sözüm ona, dünya politikası bu binada çiziliyor, ama güvenli tek bir oda yok! CIA hepsini dinliyor!..

Sinirleri bozulan Traore katları dolaşıyor, odaları tek tek kontrol ediyor. Sonunda anlaşılıyor ki, aslında bina, sadece bu kritik dönemde değil, hemen her dönemde dinleniyor.

Binada gizli görüşmelerin yürütüldüğü, dinlenemeyen tek bir oda var, 1111 No’lu oda. Penceresiz, duvarları süngerle kaplı, sauna gibi bir oda. Uluslararası sırların gömüldüğü oda.

1111 No’lu odadaki sırlar, dünyanın çeşitli bölgelerinde bazen defne dalına, bazen tanklara, füzelere ve bombalara dönüşüyor!..
Yazarın Tüm Yazıları