Seleçao’nun gözü Copa 2006’da

Cumhuriyeti ilan eden toplar patlarken, Santos Limanı’na yanaşan bir gemiden 20 yaşında genç bir İngiliz iniyor. Elinde bir topla.

Genç Charles Miller, İngiltere’de Southampton takımında futbol oynuyor. Santos’ta mühendis olarak çalışan babasının yanına gelirken, topunu getirmeyi ihmal etmiyor. İşte, Brezilya’nın futebol’la tanıştığı an.

Diktatör Emilio Garrastazu Medici’nin teknik direktöre verdiği emir kesin:

"Maravilha final maçında ilk 11’de yer alacak."

Diktatör batıl itikatlı. Brezilya Portekizce konuşuyor. Maravilha, Portekiz dilinde, mucize anlamında. Eğer Maravilha oynarsa, diktatöre göre, mucize gerçekleşecek ve Brezilya finalde İtalya’yı yenecek. 1970 Meksika, Dünya Kupası finali.

Brezilya milli takım teknik direktörü Saldanha, diktatörü sallamıyor. Ama görevinden de alınıyor. Bunlara rağmen finalde mucize gerçekleşiyor ve Brezilya, İtalya’ya 4-1 galip gelerek, Dünya Kupası’nı kazanıyor. Copa üçüncü kez Brezilya’da.

Kupayı kazanmasına rağmen, diktatörün emrini dinlemediği için, maçtan sonra Saldanha ülkesine dönemiyor.

*

1888’de Brezilya İmparatoru II. Pedro gerçek bir devrim yaparak, köleliği kaldırıyor. Halk, sevinç içinde. Yoook, o kadar kolay değil. Askerler ve şekerkamışı baronları, bu işe fena halde içerliyor. İki kesim anlaşıyor ve İmparator sürgüne gönderiliyor. Durumu idare etmek üzere, cumhuriyet ilan ediliyor.

Cumhuriyeti ilan eden toplar patlarken, Santos Limanı’na yanaşan bir gemiden 20 yaşında genç bir İngiliz iniyor. Elinde bir topla.

Genç Charles Miller, İngiltere’de Southampton takımında futbol oynuyor. Santos’ta mühendis olarak çalışan babasının yanına gelirken, topunu getirmeyi ihmal etmiyor. İşte, Brezilya’nın futebol’la tanıştığı an.

Miller, babasının çalıştığı fabrikaya gidiyor. Yemek aralarında topa vururken, fabrikada bir takım kurması çok zaman almıyor. Yerde yuvarlanan meret, tel örgülerle çevrili fabrika bahçesinin arkasında misket yuvarlayan çocukları önce meraktan, sonra zevken çıldırtıyor. Garipler bir fırsat bulsalar da, şu yuvarlağa, onlar da bir tekme atsalar.

Gözü ilk açılan, aslında bir kürek kulübü olan Flamengo. Meşin yuvarlağa önce onlar sahip çıkıyor. Acele bir takım oluşuyor. Niterio’daki İngiliz kriket kulübünün çıkardığı 11’le Flamengo arasında, Brezilya futbol tarihi kayıtlarına geçen ilk resmi maç, 1-1 bitiyor.

İngilizlerin Brezilya’da top koşturmaları, Brezilyalıların kanına dokunuyor. Milliyetçilik kabarıyor. Balıkçıların sosyal derneği Vasco da Gama kolları sıvıyor. Artık onların da bir 11’i var.

Beyazlar, siyahlar, yerliler, melezler ortak bir zevk, ortak bir amaçta buluşuyor. Futebol, futebol, futebol. Brezilya kıyılarında artık sadece denize girilmiyor. Okyanus kıyılarındaki kumsallarda top koşturan koşturana. Futbol kulübü kuran kurana.

*

İlk milli maç 1914’te. Ezeli rekabetin doğuşu. Arjantin karşısında Brezilya sahadan boynu bükük ayrılıyor, 3-0 mağlup. Olsun. Onlar topun cazibesini bir kez kapmış, top da onların hünerini.

İlk futbol sihirbazı Carlos Alberto’nun sahneye çıkışı o yıllarda. Günümüze kadar uzanan sihirbazların dedesi.

Ama, Brezilya’da hálá Pele’den bile önce gelen isim, Arthur Friedenreich (1892-1969). Altın ayak Friedenreich, FIFA tarafından bütün zamanların en iyi hücum oyuncusu olarak ilan ediliyor. 26 yıl sahalarda top koşturan bu melez, tam 1329 gole imza atıyor. 1960’ların ve 70’lerin futbol ilahı Pele’den daha fazla.

*

Brezilya’nın futbolda dünya çapında kazandığı başarı, pek çok sosyolog ve bilim adamının uğraş alanı. Futbolla birlikte, Brezilya’da doğan kupa kültürü çok sayıda bilimsel incelemenin konusu. Afrika’nın dans ritüeli, köleliğin kaldırılmasına rağmen, sınıfsal ezilmişliğin hıncıyla bütünleşiyor. Şu kendini beğenmiş gelişmiş ülkelere ulusal gururu kabul ettirmek ise, ancak kupa kazanmakla mümkün. Onun için, ilk kez 1958, onun için inatla 1962, 1970, 1994 ve 2002 dünya kupaları. Onun için, sıra 2006’da.

*

Capoeira, dövüşerek dans etmekle, iğne deliğinden iplik geçirerek, topa ruhuyla hakim olmak. Ruhunu topla birleştirmek. Koca bir ulusun ruhu topla sanki tek vücut haline geliyor. Top olmadan karnavallarda ne tempo var, ne de aşk. Top yoksa, aşk da yok, dans da yersiz. Top, aşk, dans. Vazgeçilmez üçlü.

Seleçao, Brezilya halkının kendi milli takımlarına taktığı isim. Sarı renkli formayla onlar sahaya çıktığında, milyonlarca Brezilyalı "Seleçao" diye tempo tutuyor, "yenin şunları" anlamında.

Seleçao, Breziya’yı ulus haline getiriyor. Onları birbirine kenetliyor. Onun için, Seleçao’nun gözü şimdi tekrar Copa 2006’da.
Yazarın Tüm Yazıları