Paylaş
Biraz Ergenekon, ama daha çok bugünkü iktidar sayesinde Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ile sıkı bir tanışıklık yaşıyoruz. Son aylarda HSYK günlük hayatımızın parçası haline geliyor. Yatıyoruz HSYK, kalkıyoruz HSYK.
Belki bazı başka hukuk kavramları da öyle. Ucundan kıyısından, bize bir yararı olsa da, olmasa da, en azından bu ülkede yaşanan cümbüşü anlamaya çalışmak adına, bu kavramlara aşinalık doğuyor. Aslında iyi oluyor.
Bu kavram ve kurumların hayatımıza girmesinde, o kavram ve kurumlarla ilgili insanların verdikleri bilgilerin rolü büyük.
Örneğin, HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek kamu oyunu her fırsatta bilgi sahibi kılıyor. HSYK nedir, hukuk sisteminde yeri nasıldır, orada neler oluyor, neden oluyor, bunları net bir dille açıklıyor. Birilerinin hoşuna gitmese de, bu görevi yerine gayet iyi getiriyor.
O kadar ki, AKP-HSYK savaşı
anayasa değişikliğine kadar uzanıyor.
OLAĞAN DEĞİL
Ergenekon sayesinde, son aylarda yargıda yaşananlara akıl sır ermiyor.
Savcıların savcıları tutukladığı, savcıların yargıç ve savcı telefonlarını dinlettiği, birbirlerine karşı kıyasıya mücadeleye girdiği günleri yaşıyoruz.
Bir yargıç şüphelileri serbest bırakıyor, ertesi gün başka üç yargıç, hem de ağır bir açıklama eşliğinde, serbest bırakılanları yeniden tutuklama kararı alıyor. Bunların hiç biri olağan değil
Buna son olarak Balyoz Savaşı ekleniyor. İki savcı, 76’sı muvazzaf subay, 86 kişi için gözaltı kararı veriyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin birkaç saat sonra, gözaltı talimatını veren iki savcıyı görevden alıyor. Bu arada gözaltına alınanlar emniyette kaderlerini bekliyor.
O insanlar neden gözaltına alınıyor, ben bir Türk yurttaşı olarak bilmek istiyorum. Silivri’de artık cezaya dönüşen tutuklamaların neden sürdüğünü bilmek istiyorum. Ben, bir gün arayla serbest bırakılma ve ertesi gün yeniden gözaltına alınma nedenini bilmek istiyorum. Ve nihayet görevden alınan iki savcının durumunu bilmek istiyorum.
Orada her gün garip şeyler oluyor. O şeyler artık ne hukuk, ne adalet, ne mantık çizgisinde. Çünkü, olanların hepsi birbiriyle çelişiyor. Sanki kılıçlar çekiliyor.
Örneğin, bir tutuklamanın hukuki gerekçesi varsa, ertesi gün o gerekçe nasıl ortadan kalkıyor? Ya da madem serbest kalmanın hukuki gerekçesi var, o zaman o tutuklama neden?
Başsavcı Aykut Cengiz Engin’e bir görev düşüyor. Bu olanlar “kol kırılır, yen içinde kalır” mantığını çoktan aşıyor. “Sırdır, söylenmez” çizgisi çoktan geride kalıyor.
Hepimiz sıradan yurttaş olarak, olanların ne olduğunu, neden olduğunu, nereye sürüklendiğimizi bilmek hakkına sahibiz.
Sayın Engin, bu ülke insanlarına doyurucu bir açıklama yapmayı düşünüyor musunuz? Bunu görev olarak kabul ediyor musunuz?
Bakan Kavaf, umarım izlemekle kalmıyor
KAĞIT mendil satıyor, sakız satıyor, şişe su satıyor, olmuyor dilencilik ve hırsızlık yapıyor. Kim yapıyor? Yaşları 7-14 arasında değişen çocuklar.
Geçen gün İstanbul’da polis, hırsızlık ve dilencilik yapan çocuklara operasyon düzenliyor. Onların bir bölümü bilinçli biçimde hırsızlık ve dilencilik için birileri tarafından çalıştırılıyor. Ama, bir bölümü öyle değil.
Yakalanan çocuklar daha sonra kameralara yürek yakan konuşmalar yapıyor:
“Ben öğretmen olmak istiyorum... Ben doktor olmak istiyorum... Kardeşim hasta, ben onu iyileştirmek istiyorum”.
Diyarbakır’da, Batman’da, Şırnak’ta sorun taş atan çocuklar ise, büyük kentlerde sorun dilencilik ve hırsızlık yapan çocuklar. Sadece İstanbul’da bir yılda 14 bin 523 çocuk hırsızlığı var.
Bakanlığa geldiğinden beri düşük profil çizen, aileden, çocuktan, kadından sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf umarım bu olayları bizim gibi TV’lerde izlemekle kalmıyordur.
17 milyon seçmen değişikliği bilmiyor
ANKARA’da ortalık anayasa değişikliği ile kasıp kavruluyor. Sanırsınız ki, halk da benzer biçimde bu değişiklikle kıvranıyor.
Geçenlerde bir araştırma yapılıyor. Sonuçları açıklanmıyor. Bu araştırmayı biliyorum. Orada çarpıcı bir bilgi var.
Yaklaşık 48-49 milyon seçmenin 17 milyonu anayasa değişikliğinden habersiz. Anayasa mı değişiyor, başka bir şey mi, nasıl değişiyor, 17 milyon seçmen bunu bilmiyor.
Bilmiyor, çünkü, bu anayasa değişikliği pratikte onun hayatını etkilemiyor. Anayasanın bilmem şu maddeleri değişecek de, onların refahı mı artacak? Demokrasiye, insan haklarına daha mı yakın olacaklar? Yoo, sadece bugünkü iktidar kısa ve uzun dönemde kendini garantiye alacak, sistemi kendine göre dizayn edecek.
Adına demokrasi dediğimiz bir sistemde, seçmenlerin neredeyse üçte birinin bu değişiklikten haberi olmayışı, nasıl ve hangi demokrasiyle yönetildiğimizin aynası.
Daha da kötüsü, kaderimiz o 17 milyonun oylarıyla belirlenecek, sonuç ne olursa olsun, hepimiz demokrasi adına gurur duyacağız. İyi hikaye.
Paylaş