ŞEMDİNLİ’de olaylar başladığı anda, canlı yayına ilk giren televizyon kanalı ROJ TV. Kürtçe yayın yapan, Kürtçülük propandagasının odağı bu TV, olayların ne zaman ve nasıl başlayacağını nereden biliyor da, canlı canlı görev yerinde olabiliyor?..
Bu soruyu unutmadan, Danimarka’ya dönmek gerekiyor. Başbakan Erdoğan, aynı TV’nin kabulü nedeniyle, Rasmussen ile ortak düzenlenen basın toplantısını terkediyor.
Nedir bu ROJ TV?..
MED TV VE MEDYA TV
Öncesinde iki başka kanal var.
İngiltere’de MED TV, Fransa’da MEDYA TV. İkisi de, PKK’nın sözcüsü. Her gün PKK propagandası yapılıyor bu kanallardan. Ankara’nın girişimi sonuç veriyor ve bu iki kanalı bu ülkeler kapatıyor.
PKK bu kez ROJ TV adıyla Danimarka’ya dönüyor. Kopenhag Büyükelçiliğimiz Danimarka Dışişleri Bakanlığı’na başvurarak, bu kanala yayın lisansı verilmemesini talep ediyor.
Danimarka’dan resmi yanıt geliyor:
‘Dışişleri olarak, bizim yetkimiz yok. Yetki, bağımsız bir kurum olan Danimarka Radyo ve TV Kurumu’na aittir. Bu kuruma müdahale hakkımız yoktur. Ancak, yasalara aykırı bir yayın belirlenmesi durumunda, yayın lisansının iptali için Danimarka Rado ve TV Kurumu’na başvurulabilir.’
Tamam, oradaki yasalar böyle.
O KURUMA BAŞVURU
Bu kez Ankara, ROJ TV yayınlarını içeren kaset ve doküman paketini Danimarka Radyo ve TV Kurumu’na iletiyor.
Yayınların istisnasız tümü, Türkiye aleyhine. İstisnasız tümü, PKK propagandası ve Kürdistan teraneleri üzerine. Başvuru tarihi 12 Ocak 2005. Bu yayınların durdurulması isteniyor.
Danimarka kurumu 21 Nisan 2005’te Ankara’ya yanıt gönderiyor:
‘ROJ TV’yi kapatmak basın özgürlüğüne aykırıdır. Kaldı ki, bu TV ırk, dil, din ve milliyet duygularını zedelemediği gibi, insanı değerleri ihlal eden yayınlardan da, uzaktır.’
Doğru!.. Danimarka aleyhine, oradaki insani değerler aleyhine yayınlar yok. Sadece Türkiye’ye hakaret var, Türkiye’yi bölücü yayınlar var, tahrik var.
FARKLI FREKANS
Bu yanıt üzerine, Ankara bu kez yayınların cezai kovuşturulmasını istiyor.
Yazışmalardan ROJ TV’nin haberi var!.. Onlar da, kendi önlemini alıyor. 26 Eylül 2005’ten itibaren, frekans değiştiriyor, yayınlarını Mezapotomya TV üzerinden sürdürüyor. Frekans değişiyor, ancak yayınlarında kendi adı, kendi amblemi var. Yayın çizgisi ise, yine bölücülük ve kışkırtıcılık.
Tüm belgeler ve yayınlar ortada. Tıpkı, bir zamanlar Suriye’nin yıllarca Apo’ya kanat germesi gibi. Suriye de, Apo’nun Şam’da yaşadığını yıllarca kabul etmiyor. Adresi, telefon numaraları verildiği halde.
Kanat germe görevi, bir yayın kuruluşu üzerinden, şimdi Danimarka’ya ait.
Federasyon ve Terim istifa etmeli
KİM suçlu, kim haklı, kim haksız, neden bu sonuç?..
Son İsviçre maçına gelinceye kadar, hatalar zinciri daha eleme gurubunda, daha Gürcistan’la Trabzon’da yapılan ilk maçta başlıyor. Arka arkaya kaybedilen puanlar, eleme gurubunda bizi frenliyor. Almanya rüyası, 2006 Dünya Kupası finalleri İsviçre ile iki çarpı 90 dakikaya sıkışıyor.
Her iki 90 dakika da, teknik hatalar ötesinde, sosyal açıdan facia. Daha maç biter bitmez ve sonrasında Fatih Terim bizim Almanya rüyamızı elimizden alan suçluları ilan ediyor:
‘Orada ve burada maçı yöneten iki hakem.’
Bravo!.. Zaten bizim hiç kabahatimiz yok. Biz çok iyi oynuyoruz, adamlar bizi sevmiyor ve istemiyor. İsviçre de, bizi elediğine göre, gelsin onlara sopalar ve tekmeler. Adamları hastanelik edinceye kadar.
‘Acaba bizde hata var mı’ diye, kendine hiç bakmadan, başkalarını suçlamak. Futbol Federasyonu, Terim’i yalnız bırakmıyor. Hatalar zincirini başkasına yüklemek korosuna onlar da, katılıyor.
Maç sonrası olaylar yüz kızartıcı, şiddet dolu. Şimdi başka bir tehdit var. UEFA Başkanına göre, Türkiye’yi 2010 dünya kupasında elemelerine bile almamak olasılığı.
Keskin sirkenin küpüne verdiği zararı kim ödeyecek?.. Herhalde Terim ile birlikte bu Futbol Federasyonu.