KADER birliğine soyunmuş “muhteşem üçlü” Deniz Baykal, Önder Sav, Erol Çevikçe uzun yıllar herkesi kıskandıran beraberlik içinde.
Ne zaman ki, CHP genel seçimde barajı aşamıyor, Meclis dışında kalıyor, sihir bozuluyor. Erol Çevikçe, Baykal’a açıkça “artık çekil” diyor. Yollar ayrılıyor. Bir üçlüden, iki tane ikili doğuyor. Baykal-Sav, Sav-Çevikçe. Baykal’ın genel başkanlıktan istifası ile birlikte, Baykal-Sav ikilisi de, tarihe karışıyor. Bu aşamada Çevikçe, Sav ile beraberliğine dayanarak, önemli bir görev yapıyor. Kılıçdaroğlu’na destek verilmesi gerektiğine inanıyor. Başlangıçta “Önder Abi” formülüyle, kendine hiç olmazsa bir süre genel başkanlık rolü biçen Sav, Çevikçe’nin bu atağı ardından, Kılıçdaroğlu’nun yanında yer alıyor. Gerçi, dün kendisiyle sohbet sırasında Sav, “genel başkanlığı düşünmediğini” söylüyor, ancak kulisler bu iddia ile çalkanıyor. Çevikçe’nin ikna turuna ek yapmak gerek. Sav, örgütün düşüncesine başvuruyor. Aldığı olumlu hava, sonucu belirleyici türde. Evet, artık Kılıçdaroğlu aday. Bir zamanlar Baykal ile birlikte vaziyete hakim olan Sav, şimdi Kılıçdaroğlu ile de, vaziyete hakim görünüyor. Bu CHP içinde dönen bin türlü kulisin dönemeç niteliğindeki gelişmesi. Baykal ile Sav’ın yolları ne zaman ayrılıyor? Sav, “kızılcık şurubu içtim, kimseye bir şey hissettirmedim” diyor dün. Ayrıntı vermiyor, ama belli ki, zaman zaman Baykal’la ciddi sorun yaşamış. Kulislere yansıyan, burası dikkate değer, o iğrenç kasette adı geçen Nesrin Baytok’un milletvekili adaylığına Sav’ın o tarihte itiraz etmiş olması. Baykal’la, Baytok’un adaylığını tartışıyor.
SAKİN VE EMİN
Dün CHP Genel Merkezine bakıyorum, insanlar akın akın. Parti dediğin böyle olur. Daha sonra Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya geliyoruz. İşte, bizden biri. Değişimi vurgulayan sosyal demokrat dediğin lider böyle olur. Tam sakin güç. Bugün kurultay önüne çıkacak ve belki ilk seçimde Türkiye’nin kaderini değiştirmeye talip olacak kişi, sanki o değil. Başta, Tayyip Erdoğan, rakiplerini çıldırtacak kadar sakin ve kendinden emin. “Halkla içiçe olan bütün mekanizmaları harekete geçireceğiz” derken, sormadan edemiyorum, basını nasıl izliyor? CHP’nin Mecliste basın bürosu var. Kılıçdaroğlu adı nerede geçiyorsa, o haber ve yorumları bu büro topluyor ve kendisine veriyor. Bugünlerde okuma saati epey uzun olmalı. Verdiği önemli sözlerden biri, parti içi demokrasinin işletilmesi. Bunun için tüzük değişikliği gerek. Ancak, seçimden önce tüzük kurultayına vakit yok. Bu durumda pratik girişimlerde bulunmasını beklemek mümkün. Bunlar günün notları. Mesele, yarın. Mesele, nasıl bir iktidar yürüyüşü. Her gittiği yerde, çevresine, işte bizden biri, duygusunu vermesi, en büyük avantajı. O avantajı sürdürmesi yine ona bağlı.
Bine yakın istek
ANKARA’nın her yeri kurultay. Hangi otel, hangi lokanta, hangi kafeye gitseniz, karşınızda mutlaka kurultay delegeleri ve kulis. Hepsi de, Parti Meclisi üyeliği için. 80 kişilik Parti Meclisi üyeliği için bine yakın istek var. İstekler genellikle telefonlar üzerinden yapılıyor. Listeyi belirleyen kişilerin telefonları susmak bilmiyor. Onun için bazı telefonların kapalı olmasına ya da çaldığı halde açılmayışına şaşmamak gerek. Yıllar sonra CHP’de ilk kez böyle bir heyecan görüyorum.
Çarşaf mı, blok liste mi
CHP’ye yeni genel başkan tamam. Ya Parti Meclisi? Yarın iki liste çıkacak. Biri 18 kişilik bilim kurulu. Oradan 12 kişi seçilecek. İkinci liste 68 kişiden oluşacak. 68 artı 12, 80 kişilik Parti Meclisi seçilecek. Dün tartışmaların odağında çarşaf liste mi, blok liste mi olsun fikri var. Çarşaf, yani her isteyen partili üyenin adaylığının yazılacağı listeye verilen isim. Oradan 68 kişi seçilecek. Blok liste ise, genel merkezin hazırlayacağı tek listenin adı, delegeler o listeye oy verecek. Başlangıçta çarşaf liste fikri ağır basıyor, ibre sonra blok listeye dönüyor. Bu ibre Kılıçdaroğlu’nun sözünü ettiği parti içi demokrasiye aykırı. Ancak, bu kurultay seçimden önceki son kurultay. CHP genel seçimlere şimdi oluşacak yönetim ile gidecek. Partide yeni bir yönetim oluşmuş, partiye hakim olmak gerek. O nedenle, blok liste.