Paylaş
AKP’den 74, CHP’den 120, MHP’den 33, BDP’den 26 milletvekili oylamaya katılmıyor. Ayrıca, oylamaya katılan dört BDP milletvekili red oyu kullanıyor.
Ancak, bu tüm yasanın nihai oylaması. Yasanın tümünün oylanmasından önce, maddelerin görüşülmesi sonrasında tek tek oylamada AKP sadece üç fire veriyor.
Dolayısıyla, AKP’den 74 milletvekilinin son oylamaya katılmayışını, “AKP 74 fire verdi, AKP Gurubu bölünüyor” gibi yorumlamak yanlış. Maddeler bittiğinde, yasanın yeniden kabul edildiği anlaşılıyor, sabahın 04’ündeki son oylamaya Meclis’te yarıya yakın milletvekili katılmıyor. Katılmayan AKP’liler arasında bazı bakanlar da var.
Yasa 550 milletvekilinden 284’ünün oyu ile Meclis’ten geçiyor.
ARINÇ DİKKATLİ
Bu oylama Başbakan Erdoğan’ın hastalığına rastlıyor, “Erdoğan yok, AKP parçalanıyor” senaryoları ortalığa yayılıyor.
Hayır parçalanmıyor, kritik şike yasası oylaması bunu kanıtlıyor. Dün CNN Türk’te Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bu konuda:
“AKP kolay kurulmadı, biz neler gördük. Ben düşüncelerimi ifade ederim, bundan partimin zarar görmesini istemem.”
Başta CHP, bütün partilerde üye, herhangi bir görevli ya da milletvekilinin ders alması gereken bir cümle, “ben partimin zarar görmesini istemem.”
Benzer görüş Batı Avrupa partilerinde de var. Adamlar çıkıyor, kendi düşüncelerini açıklıyor ama, o düşünce partiye dokunabileceği anda, devreye hemen “dikkat” giriyor. Bundan ne partisinden ayrı düşünce söyleyen gocunuyor, ne parti yönetimi rahatsız oluyor.
Asıl olan parti, parti disiplinine uymak. O disiplin otoriter bir anlayışın karşılığı değil.
Her ne kadar ve elbette Bülent Arınç partisini savunurken bunları söylüyorsa da, yaygın bir kanıyı görmezden gelmek yanlış. AKP’de otoriter bir yönetim var.
Ancak, bugün parti bütünlüğünü sağlayan tek başına otoriter anlayış değil, bütünlüğü sağlayan iktidarın nimetleri. Onun için, “AKP parçalanıyor” senaryoları şimdilik geçersiz. Yarın, kim bilir.
Mehmet Altan telaşı
AKP iktidarını başından beri destekleyenler arasında yer alan liberallerden biri de, Prof. Mehmet Altan. Altan haftada yedi gün Star gazetesinde yazarken, yazıları beş güne indiriliyor. Geçen hafta bunu yazıyorum.
İçinden geçmekte olduğumuz dönemin özelliği olsa gerek, o yazı tahminimden daha çok yankı buluyor. En çok etkilenenlerden biri de, Star Genel Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu. Dünyalarımız birbirine teğet geçmez ama, Karaalioğlu bende sempati uyandıran bir meslektaş. Mehmet Altan’la ilgili yazıma nezaket kurallarını hafiften aşarak, iki kez arayarak, telaşla:
“Abi, sen ne yaptın ya, sadece Mehmet Altan’ın değil, herkesin yazısı azaltıldı”.
Genel yönetmen söylüyorsa, öyledir. Ancak, bir kaç küçük soru yine de askıda. Örneğin, Mehmet Altan eskiden o gazetede “başyazar” iken, şimdi değil. Örneğin, Star’ın TV kanalında eskiden programlara çıkarken, şimdi çıkamıyor. Örneğin, yeni kitabı “Küresel Vicdan” çeşitli gazetelerde tanıtılıyor ama, kendi gazetesi görmezden geliyor.
Telaşın nedeni ortada. AKP’ye liberal destek birer birer azalıyor. Bunu sindirmek zor geliyor.
Time anketiniz hayırlı olsun
İKİSİ de, çok ayıp. İkisi de, içerdeki kamplaşmanın dışa yansıması. İkisi de, ne hale düştüğümüzün aynası. İkisi de, yurt içinden ayarlı. İkisinin de, dünyadaki anketle ilgisi yok.
Amerikan’ın ünlü dergisi Time her yıl geleneksel olarak “yılın kişisi” ile “yılın sevilmeyeni” anketi düzenliyor. Şu hale bakın ki, her iki ankette de Başbakan Erdoğan birinci. Derginin Internet sitesi bu garabete açıklık getiriyor:
“Ankete katılanların büyük çoğunluğu, ‘yılın kişisi’ olmaması gerektiğini düşünerek, ‘hayır’ oyu verdi. Ama, Türk İnternet siteleri ve e-posta guruplarınca yürütülen büyük bir kampanya, onu dünya genelinde yapılan oylamada yukarıda tuttu.”
Elin oğlu çok net. Erdoğan’a her iki ankette de en çok oy kullananlar Türkler. Bir bölümü Erdoğan yandaşı, bir bölümü Erdoğan muhalifi. Ankette yarışan bunlar.
Erdoğan’ı kimle yarıştırıyorlar? “Yılın kişisi” anketinde Arjantinli futbolcu Messi ile. “Yılın sevilmeyeni” anketinde ise, kızını öldürdüğü iddiasıyla yargılanıp beraat eden bir adamla.
Biri futbolcu, diğeri ne olduğu belli olmayan biri. Başbakanı bunlarla yarıştırmak yakışıyor mu, hiç sıkılmak yok mu? Başka ülkeler bu gibi anketlere neden katılmıyor da, biz balıklama atlıyoruz?
Kamplaşmanın, kendinden olmayanları ötekileştirmenin sonu işte bu.
Paylaş