Paylaş
MHP yöneticileriyle ilgili önceden yayınlanan kasetlere ve dört isme, dün altı isim daha ekleniyor. Dört isim milletvekili adaylığından ve partideki görevlerinden istifa ediyor. Buna karşılık, adı dün internete düşen altı kişiyle ilgili Genel Başkan Devlet Bahçeli farklı tavır alıyor. Onların istifa etmeyeceklerini, etseler bile, istifaları kabul etmeyeceğini söylüyor.
İstifa etsin ya da etmesin, adı kasete karışmış on MHP yöneticisiyle birlikte, MHP Başkanlık Divanı sanal olarak boşalıyor, bitiyor. Geride sadece Genel Başkan Devlet Bahçeli kalıyor.
MHP’ye yönelik muhteşem bir hücum.
Yeter ki, MHP baraj altında kalsın. Yeter ki, MHP’nin eksikliği ile AKP Meclis’te 367 sandalyeye ulaşsın. Anayasayı değiştirecek çoğunluğa.
367 uğruna ne hilaller batıyor, dedirten bir senaryo.
ÜÇ SUÇ VAR
Özel hayatın gizliliğini ihlal eden kasetlerle ilgili ceza yasasına göre, üç ayrı suç var.
1- Kişisel verilerin kaydı.
2- Verilerin açıklanması.
3- Verilerin yayını.
Ceza yasasındaki açık maddelere rağmen, savcılar neden hâlâ harekete geçmiyor? Özel kasetleri kim çekiyor, kimler yayınlıyor ve neden? Savcılar harekete geçmiyorsa, hükümet neden harekete geçmiyor?
Günümüz teknolojisinde bunu yapanların bulunmaması söz konusu değil. Bulunmuyorsa, harekete geçmiyorsa, derin kaset devrede.
Belli ki, önce isimler belirleniyor, ardından kasetler yerleştiriliyor. Planlı bir eylem.
Ceza yasasının suç saydığı eylemler siyasetin ana malzemelerinden birine dönüşüyor. Hukuk buna seyirci kalınca, siyaset hukukun önüne geçiyor.
BAHÇELİ SORUNU
Kasetler ve seçim işin bir yönü. Tamam, MHP’yi baraj altına itme arzusu var. Kasetler bunun için. Ancak, kasetler başka bir işleve daha dönük.
Bahçeli sorunu.
MHP içinde Bahçeli’yi yetersiz bulanlar var. Bahçeli ile MHP’nin daha ileri gidemeyeceğini savunanlar, Bahçeli’yi ayrılmaya zorlamak üzere, önce çevresini temizliyor.
MHP’nin seçimde alacağı sonuç Bahçeli’nin kaderini çizecek. Barajı aşamazsa, zaten geçmiş olsun. Aşsa bile, MHP’de suların durulacağını beklemek yanlış.
Seçim sonrasında MHP’nin içi muhtemelen epey çalkalanacak.
Siyanür Avrupa ölçüsü üzerinde
SUYA siyanür karıştı, hayır karışmadı. Suya siyanür karışmış olsa bile, değerleri tehlikeli değil. Hayır tehlikeli.
Kütahya’da gümüş üreten bir tesiste atık havuzları çöküyor. Gümüşün diğer metallerden ayrışmasında kullanılan siyanür bu havuzdan sızıyor mu, tartışması. Anında iki cephe oluşuyor. Siyaset bir yanda, bilim öte yanda.
Siyaseti Çevre Bakanlığı, bilimi Çevre Mühendisleri Odası temsil ediyor. Dün iki tarafla da konuşuyorum.
Çevre Bakanlığı Müsteşarı Lütfi Akca:
“Atık havuzunun elli metre ötesinde gözlem kuyusu var. Oradan numune alıyoruz. Litrede 0.022 miligram siyanür çıktı.”
Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Murat Taşdemir aksi görüşte:
“Biz Köprüören Köyünün çeşmesinden nümune aldık. Litrede 0.071 miligram siyanür çıktı.”
Müsteşar Akca:
“Tehlike sınırı litrede 0.050 miligramdır.”
Başkan Taşdemir:
“Örneğin Almanya’nın kabul ettiği tehlike sınırı litrede 0.010 miligramdır. 0.022 olsa bile, Çevre Bakanının, siyanür yok, açıklaması çok talihsizdir. 0.022 zaten siyanürün sızdığını gösteriyor.”
Müsteşar Akca:
“O analizi yaptırdıkları laboratuvarın yeterliği var mı, ona bakıyoruz.”
Başkan Taşdemir:
“Analizi Ankara’da, Bakanlığın yeterlik belgesi verdiği bir laboratuvarda yaptırdık.”
Müsteşar Akca:
“Bir Fransız siyanür uzmanını Kütahya’ya gönderdik, o, sızma yok, diyor. Risk elbette var, ama bertaraf edildi.”
Başkan Taşdemir:
“Tesisin durumu Çevre Bakanlığının 1 Nisan 2011 tarihli yönetmeliğine aykırıdır ve kapatılmalıdır.”
Bu tartışmada Taşdemir daha inandırıcı. Çünkü, 0.022 olsa da, sızmayı Bakanlık da kabul ediyor.
Haklı, haksız olmak bir yana, orada binlerce insanın hayatı söz konusu.
Paylaş