Marsilya’da davet Paris’te hücum

Pazarlık iki ay önce Erivan’da başlıyor, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin Ermenistan’ı ziyareti sırasında.

Haberin Devamı

O ziyarette plan somutlaşıyor. Planı uygulamak için Fransa ile Ermenistan’ın önünde iyi bir fırsat var. Avrupa Halkları Partisi olağan kongresi.
Avrupa Halkları Partisi Avrupa’daki muhafazakar partilerin şemsiye kuruluşu. AKP de burada gözlemci üye. Bu partinin kongresi Marsilya’da toplanıyor, Sarkozy’nin önerisiyle. Erivan’da anlaşmaya varıldığı gibi, Sarkozy kongreye Ermenistan Cumhurbaşkanı Serkisyan’a özel davet gönderiyor. Kongreye AKP’den üye katılıyor mu, bilmiyorum.
Marsilya’da Ermeni çoğunluğu var. Sarkozy kongrede Serkisyan ile elele, Fransa’da yaşayan tüm Ermenilere selam gönderiyor, yaklaşan seçimlerde oy istiyor.
Bu planın ilk bölümü.
BÜYÜK DEVLETİZ YA
Planın ikinci bölümü, “soykırımı inkar edenlere ceza getiren” yasa, o da, perşembeye.
Türkiye bu yasayı önlemeye çabalıyor. Paris’e siyasal heyet ve iş adamları gidiyor. Bu saatten sonra nasıl önlenecek, hayli tartışmalı. Ankara yumurta kapıya geldiği zaman uyanıyor. Oysa, Paris bir yıldır hazırlık içinde.
O bir yıl içinde Ankara Orta Doğu’nun efendiliğine soyunuyor. Gözü Mısır’da, Libya’da, Gazze’de ve Suriye’de. Ya da Tahran’da İngiliz Büyükelçiliği basılıyor, bizimkiler Tahran’la Londra’yı barıştırma uğraşında. Ne de olsa, büyük devletiz ya.
LOBİLERİN EFENDİLİĞİ
İsrail ile iki yıldır süren diplomatik sürtüşme, dünyaya egemen iki lobinin bize karşı işbirliğine yol açıyor. Yahudi ve Ermeni lobileri sıkı fıkı. Dolayısıyla, bu yasayı önlemek bizim için zor.
CHP olanı biteni dikkatle izliyor. Brüksel’deki temsilcisi Kader Sevinç CHP lideri Kılıçdaroğlu’na sürekli bilgi aktarıyor. AKP’nin hiç CHP’nin ilgisine ihtiyacı mı var? Ne münasebet.
Ankara geç uyanıyor, Paris’te güneş batmak üzere.

Haberin Devamı

27 ülkede çanlar Türkiye için...

AB’nin çerçeve kararı var. 2007’de kabul ediliyor, tam bir yıl önce Kasım 2010’da AB Komisyonu AB ülkelerine “haydi artık bu kararı uygulayın” diyor. Çerçeve karar şu. “AB ülkeleri:
-Irkçılığa karşı mücadele edecek,
-Yabancı düşmanlığına karşı mücadele edecek,
-Soykırımı inkar edenleri cezalandıracak”.
AB bu ilkelerin hayata geçirilmesini her ülkenin kendi parlamentosuna bırakıyor. Fransa çerçeve kararı yasaya dönüştürüp uygulayan ilk ülke. Türkiye ile doğrudan bağlantı yok. Ancak, “soykırım yoktur” diyenleri cezalandırdığı için ucu bize dokunuyor.
Bizi asıl ilgilendirmesi gereken AB’nin çerçeve kararı. Bunu şimdi Fransa uyguluyor. Yarın diğer AB ülkeleri de, bu kararı kendi parlamentolarından geçirmek isterlerse ne olacak?
Türkiye 2007’de bu çerçeve karara itiraz ediyor mu? 2010’da “haydi artık uygulayın” dediklerinde, Ankara AB’de ve 27 ülkede hangi adımları atıyor? Hangi sonuçları alıyor?
Kendini dev aynasında gören, hayal dünyasında bir dış politika bizi bugünlere getiriyor.

Haberin Devamı

Havel: ‘Ayrıldık çok acı çekiyoruz’

Yanındaki asistanları artist gibi, gerçekten çok güzel iki kadın. Kendisi hem şık, hem yazar çelebiliği içinde, ama Cumhurbaşkanı.
2000 yılının Ekim ayında Çek Cumhurbaşkanı Vaclav Havel Ankara’da resmi ziyarette. Aralarında benim de bulunduğum dört-beş gazeteciyle sabah kahvaltısında bir araya geliyor. Havel bir efsane. Hem hayatı değiştirmek isteyen bir yazar, tiyatro eserleri bunun örneği, hem hapse girerek otoriteye direnen, siyasal mücadelenin simgesi. 1989’da komünizm çöktüğünde hapisten çıkıyor ve Çekoslovakya Cumhurbaşkanı seçiliyor.
1992’de Slovakya ayrılma kararı veriyor. Ülke bölünüyor. Havel istifa ediyor. 93’de yeniden seçiliyor. Karşımızda böyle bir kimlik. Soruyorum, “ülkeniz bölündüğünde ne hissetiniz?” Havel derin düşüncelere dalıyor, yüzündeki gülümseme siliniyor:
“Çok acı çektim, zaten onun için istifa ettim. Böyle bir ayrılıktan sonra yerimde kalamazdım, halk sonradan beni yine Cumhurbaşkanı seçti. Ayrılık tarif edemeyeceğim kadar acılar getirdi. Ne geride kalan bizler, ne ayrılanlar mutlu oldu. Siyaseten her şeyin üstü örtülmüş gibi, ancak iki tarafın insanları birbirine öyle bağlanmış ki, ayrılık hepimizi her gün yavaş yavaş öldürüyor sanki”.
Bu tarihsel sözlerini not ederken, Havel’in bir başka sözünün altını çiziyorum:
“Halkıma hiç bir zaman yalan söylemedim, en zor zamanlarda bile”.
Günlük yaşamında sade, tevazu sahibi ve özenli. Yazmayı hiç bırakmıyor. Cumhurbaşkanı olarak değil, kişiliği ile saygı uyandırıyor.
Havel aramızdan ayrılıyor, toprağı bol olsun. Kişiliği, sanatı, siyaseti dünyaya örnek olsun.

Yazarın Tüm Yazıları